1
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
98
Okunma
Bugün kılıcımı toprağa dayadım,
savaşı dışarıda aramaktan vazgeçtim.
Meğer en çetin meydan
göğsümün tam ortasındaymış.
Zafer narası atmadım,
çünkü kazanan kim, kaybeden kim
ayırmak zorlaştı içimde.
Bir yanım alpagu,
bir yanım yaralı bir çocuktu...
Adımı rüzgâr söyledi dağlara,
dağlar susmayı öğretti bana.
Gücün, diz çöktüğüm yerde
ayağa kalktığını gördüm.
Bugün düşmanımı affetmedim;
daha zorunu yaptım,
kendimi bağışladım.
Ve anladım:
Aşk, kan dökmez
ama adamı baştan başa
yeniden kurar.
Eşiğe vardım,
ne kapı sordular bana
ne de adımı.
“Yükün var mı?” dediler.
Sustum.
Çünkü yüküm, benmişim.
Kılıcı bıraktım eşiğe,
çelik içeri alınmadı.
Dediler ki:
“Burada keskin olan
yalnızca kalptir.”
Bir adım attım,
alpagu çözüldü üzerimden,
unvanım düştü,
adım sadeleşti.
Geriye bir nefes kaldı,
bir de “ol” ile “öl” arası.
Nefs diz çöktü,
ben diz çöktüm,
secde kimeydi
ayırt edemedim.
Ama yer, gökten yakındı o an.
Ve bir ses —
ne dışardan
ne içerden —
dedi ki:
“Aradığın ben değildim,
seni arayan bendim.”
Yükümü bıraktım,
elim boş kaldı.
Boşluk sandım,
meğer yer açılmış.
Bir adım attım,
adım sustu.
Adımı bilmeyince
çağıran çok oldu.
Ne alpagu kaldı,
ne unvan.
Bir gönül durdu karşımda,
“Benim” demeden.
Aradım,
yoruldum,
oturdum.
O an geldi.
Meğer yol yürünmezmiş,
olunurmuş.
Turgay Kılıç
22/11/2022
03.47
5.0
100% (4)