0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
23
Okunma
Güneşi beklerken fırtınaya tutulmaktır hayatın ilk kazası,
En güvendiğin limanda geminin karaya oturmasıdır aniden.
Yükün umuttur ama taşınmaz olur o ağır hatıra kasası,
Bir bakarsın ki ruhun yorulmuş, kopup gitmiş bedenden.
Ne fren izi kalır geride, ne de bir uyarı levhası,
İnsan en çok, "asla yapmam" dediği yerden alır en derin yarayı.
Dostluklar vardır; hani bir ömür sürer sanırsın o güvenli yolculukta,
Bir kelime çarpar kalbe, devrilir koca bir çınar gibi sadakat.
O an anlarsın ki, kalabalıklar içinde yaşanan o büyük yalnızlık,
Aslında en keskin virajmış, bitirivermiş tüm o eski takatsizlik.
Kırılan kalbin parçaları batar her adımda ayaklarına,
Kendi düşen ağlamaz derler ama sığmazsın dünyanın dar sokaklarına.
Ve aşk... En büyük trafik kazasıdır kalbin orta yerinde,
Işık ihlali yapar duyguları, durduramazsın o kırmızı yasaklarda.
Bir çift göze çarpıp kalırsın, kaybolursun o derin kederinde,
Yıllarca sürüklenirsin, dinmeyen o soğuk ve ıslak sokaklarda.
Kasko tutmaz bu hasarı, zaman bile tamir edemez bazen,
Sadece bir sızı kalır sol yanında, hiç eksilmeyen ve hiç bitmeyen.
Sonra durup bakarsın o enkaz yığınına, o darmadağın ömre,
Her kaza bir tecrübe, her yara bir madalyadır aslında göğsünde.
Düşmeden yürümeyi, kanamadan iyileşmeyi öğrenemez ki zerre,
En büyük zaferler gizlidir, o en ağır mağlubiyetlerin düğümde.
Hayat kazaları öldürmez, sadece rotanı yeniden çizer sadece,
Ve insan, ancak o toz duman dağıldığında gerçekten kendi izini sürer.
Yaşam kavşağında