9
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
109
Okunma
bu, bedenin taşıyacağı bir yük değil
ruhumun en saklı yerine çöken
soğuk bir hasret yalnızca
ne adı var, ne biçimi
ama bıraktığı ağırlık
bir dağ yarasının susmayan sızısı gibi
zamanın içinde değil de
zamanın kenarında duruyorum sanki.
her şey akıyor,
bense kendi sessizliğimde
usulca donuyorum
gölge yanımda hâlâ,
ama gölgeye ait olan kişi
çoktan benden başka birine dönmüş
bir yara olsaydı kanardı,
bir isim olsaydı çağırırdım,
bir hikâyeye benzeseydi anlatırdım.
Ama bu acı
kendi sesime bile yabancılaşacak kadar
içimden geçen loş bir ürperti
yaşananların ve yarım kalanların
bıraktığı o ince sızıyı
buzdan bir sis örtüyor şimdi
belki aynı kader suyundaydık,
ama birbirimize uzak düşmek
işte en sessiz, en içten kırılış buydu
bir bakışın ardına sinen gerçeği
bilmek zor gelir insana
çünkü bilmek
ruha sökülmeyen bir ağırlık,
sesini bile kısmayan soğuk bir hüküm
gitmeye gücüm varken bile
kendi küllerimin içinde kalmayı seçiyorum
ayrılık bağırır geçer belki
ama ülfet
hiç ses çıkarmadan çöker omuzlarına
bitmeyen bir yağmur gibi
damla damla aşındırır içten içe
zaman bir kuyu olur,
ben ise en dibinde
içi yavaşça ufalanan bir taş.
artık ne uyanacak bir çığlık var içimde,
ne de avutacak bir masal
kaderin bıraktığı gerçek,
soğuk bir yüz gibi karşımda duruyor
her şeyi bilmenin
ilmek ilmek üşüten çaresizliği
Ülfet acısı
5.0
100% (9)