1
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
270
Okunma

uzandın/kıvrılıp ve kapatarak gözlerini.. soğuk değil mi? solgun evet tenine değmemiş bütün çiçekler..kokuN yayılıyor ciğerlerime bir yağmur sonrası ki ölüm bir başka gerçek en az yokluğun kadar..biliyorum..dil ucuna kadar gelip yutkunuyordun mavi asitli bir şekeri..yuttuğunda düşlerin ve dişlerin arasına sıkışacağına bakmadan..sana öğrettiğim hiç birşeyi unutmamalısın..denizin tuzunu/kokusunu ve iyotunu ki sonrası derin...
kör kuyular ne demek?
hiç kavuşamayan yüzler gibi mi?
her seferinde,
bir adım daha
yaklaşırken
kekre bir tada/
belki de bir yürek
ağrısına..
uzanıp
tutunamadığımız,
yegane bir zamanda
hiç bir cevap
dillenmiyordu
alt dudaklarında
ezberlenen sureler gibi
ve aranan suretler ki
kavuşulamayan bir aşkın
berduşu oluyorduk
adına yaşamak diyerek
bütün duraklarda…
ve es tadında
bir günah,
bir gece
çörekleniyordu ki
göğüs kafesine
sinmiş,
dudakların nemi
t/uzak
suçluda değildin,
savururken rüzgar
tel tel saçlarının
kırıklarını
(ahh şu senin ıslak ve
sırılsıklam kırmaların)
hangi yağmur
silebilir,
hangi çöl kurutabilir
bilemeden
zerrenin debelenip
durmasını izledin
bir kaç şiir ağırlığınca
belki de yer çekimine
kapılmış
bir söz toprağa çarptı
ve iki büklüm
kabul edildi vadesi.
dudakların kemirir
işte o zaman
huy kapan yerlerini ki
kuytularında bir
superisi uyandırır
seni
beklediğin
en kalabalık
yolculuklarda/
tabelası çıkmazlara
çıkan yollara,
hiç bir işaret
konulmadı
geri dönmek için
kaviminden kovulmuş
ruh gibi
ilk tövbeni duyuyorum
şimdi..
sus emrinde
bir biad yutkunuyor
bezleri tükürüğünün,
sol göğüsünün altında
ince bir sızı
vakitsiz ötüşüyle
başlarken horozun
en eski ahitler
ezberimde sana
tufan ve el-ham..
sorsaydın,
geride kalan
tüm kelimelerimi
bir cüzamlı gibi yakıp,
en sevdiğin canı bırakıp,
kirlerini arındırır gibi
hücrelerinden
su dilinde yıkayarak
adıMı
seni bensiz
beni sensiz bırakan
tüm suçlarına
tanıklık eder gibi
zamAN
sürüklenirken
bir SONbahar
hüneriyle
kurumuş bir yaprağın,
soyunurken renklerinden
mevsimsiz
ve bırakarak
herşeyini geride
yaşamadığın
günlerini
huzursuz günler
dilerken bana
uçları dilinin
ve ipuçları
bulmasın seni diye
bıçağın keskinliğine
sürtünürken
kAN
asla içilmiyordu
yutağımda
kördüğüm olan
bir bakış ki
-hederan-
en uzak köşelerinde
aklımın...
sorsaydın,
asla söylenmeyecekti
hiç bir şey
ve sende
sormamıştın
ANsızlık
ve zamansızlık
kararıydı
ki ölümünün
hatırlayacağı
kaçışın
repliksiz en erken
provasıydı
yarı açık omuzlarındaki
sarnıçlardan düşerken
sesin
ki dileğin kuyularındı
düş düğümlerinde
sakladığın sahipsiz
bakışlarının
ardında
kimse görmedi
gizli kalmış
bir şeydi sesin
en eski olan
ve hiç olmayan kimbilir
sadece hissedilen
bir şeydin
görülemeyendin.
uyuyorduk, sanki
g-özlerimizi kapatıp
yastık altına gizleyip
avuç içlerimizi
eline/koluna/dokuna
ve kokuna sataşarak
bulaşıyorduk
kendi dışımızdan/içimize ki
en güzel yaptığımız şeydi
sahi neydi?
ve neden sonra
cevapsız sorular bulduk
yapamadık
bunu bir daha hiç aslında
en son akşamın sonunda
-unuttuk
-umuttuk
ağacına uzanıp bir elmanın
yaprağına dokunarak/
tenin gibi
alışıyorduk
yerlere düşürmeden..
uyanıyorduk.
dudağımızda izi
yüreğimizde isi
dağlarının yamaçlarından
derin boşluklarımıza doldurarak
göz, gözü görmüyor
göz, göze b-akmıyor
günah mı?
ayıp ya da....
gazabın bağlarına gidelim
bütün derinliklerin.
bütün elma şekerlerinin
ay dedelerin sonra
kahramansız masallara
çelik pelerinleriyle o
küçük efendilerin...
hepsinin
hiç-bir yerin
senin gözlerin
ellerin/ellerim...
zamANdan bahsetmiyorum,
hayır
hiç bir anından zamanın
bir sevdaya düşüp
bir bıçak bulup sırtında
yüreğimizin
ölüyorduk içimize
baharın/korkusu/kokusu…
düş bozumları/
derin yaprak ulumaları
rüzgarsız/apansız
şiirler yazıyoruz/yazılıyoruz
göğüs uçlarımızla ki
kesilmiş bir he-ce kadar
ağrıyor
içinden sen geçmeyen
hiç bir mısra
başlamıyor
ve bir nehir yarılırken
yüzünde yerin.
bir yere gidemiyoruz
kala kalıyoruz
farkındasın değil mi?
boşluğuna uzayın
ve ayın yüreğine
hapsedip AKlımızı
mavi bir göğe
yükseliyoruz farzet
cam parçaları ile çizerek
DÜŞlerimizi bileklerimize ki
bilirim/
en koyusunu seversin
renklerin
deli ve sınırsız hallerini/terli
siyaha/suya ve simya ya
gözlerini kapatmak
ve akmak gibi biraz
oysa,basit bir replik
yetebiliyor rüzgarda
savrulması için
saçlarının kırıkları/
kırgınlıkları ki
bunu anlamam
biraz zaman alıyor sadece..
düşlerin/düşüşlerin
gururun ve egonun
anlamsız yazılan
devrik cümlelerden
gizli öznesini bulup,
çıkarmaya yarayan
bir yüklemim şimdi..
cevap veriyorum can/ım,
bazı insanlar,
böyle yaşar aşkı...
(...)