13
Yorum
35
Beğeni
5,0
Puan
410
Okunma

Gökyüzü, gözyaşımla dolu bu şehirde
Yağmur taneleri birikir,
Yüreğim de seller akıtır bu kentte
Ruhum gömülü, kalbim infaz edilmiş bu şehirde
Kaybolan bir ben, bir de sen kaldın içimde…
Kalbimin en derin makberine geldim
Kaybolduğum karanlıkta seni aramaya geldim
Gözyaşı damlalarından hediyeler getirdim
Diktiğim güllere serpip,
Yazdığım mektupları bir daha okumaya geldim
Cennet yüzlüm, çimen gözlüm,
Şehrine geldim, sana geldim, sevdiğim…
Yine biçareyim, özlemin düğümlenir içimde
Hoş bir sedan konsun yürek pencereme
Tüm camları açayım sonuna kadar
Sensizlik rüzgârı estiğinde,
Şimalin göğsüme değsin Cebeci’de…
Aşığına cennet kokarmış her çiçek
Alışamadım, bu ömür sensiz nasıl geçecek…
İrem bağlarının en güzel fidelerini
Ektim kabrinin bahçesine
Duam ile gözyaşı döktüm filizlerine…
Güzel görünen her şey seninledir
Cennetin rengi senin ismindir
Ladinler, serviler, tüm akasyalar da
Huma kuşlarının ötüşü senin sesindir…
Alın yazısı, ölenle ölünmez dediler
Giden gitti, dönmez geri dediler
Ateş düştüğü yeri yaktı, bilmediler
Bir defa değil ki bin defa öldüm
Belki yüz bin defa
Ben her gün, her saat öldüm.
Yattığın toprağı özledim
Sesini, gülüşünü, gönlünü özledim
Sen gittin, ben her gün öldüm
Her gün öldüm…
Vatanım kalbindi, vatansız kaldım
Gezdim diyar diyar, yurtsuz kaldım
Hasretim de gurbet, yüreğim de gurbet.
Yokluğunda gurbet, acında gurbet…
Anladım ki aşk ateşmiş… Yandıkça yandım
Yetmedi, köz oldum; harlandıkça harlandım
Kalpte sevgi ile daha da alevlenir ateş
Gözyaşı için için aksa da sönmezmiş ateş
Yanmışım… Güneş değse tenime yakmaz
Yanmışım… Kar yağsa üzerime soğutmaz…
Şehrin her yanı ışık, ben karanlık kuyuda Yusuf
Ne ahu, ne narı Cemil’in, ne de Züleyha isterim
Zülfiyara değmesin toprak, kıskanırım
Nerde gül kokusu gelse, zülfünden sanırım
5.0
100% (25)