1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
60
Okunma
Annem yok…
Artık hiçbir sabah tam aydınlanmıyor,
Hiçbir akşam tam kapanmıyor içimde.
Rüzgâr, hep onun adını taşırdı.
Pencere önlerinde solmuş çiçekler,
Bir zamanlar gülümsediği günleri arardı.
Gölgem bile küçülürdü adımlarımda,
Nefes almak bile bir alışkanlıkmış meğer,
Annem yokken dünya daha ağırdı.
Her saat yalnızlığın yankısıyla dolardı.
Toprak bile daha soğuk gelirdi bana,
Sanki her adımım gidişine saplanırdı.
Her sabah aynı sessizlik,
Her akşam aynı boşluk yığılır içime.
Kokusu, duvarların kuytusundan çekilmiş,
Sesi, rüzgârın bile hatırlayamadığı bir tınıya dönmüş.
Annem yok…
Adını andıkça içimden bir gölge geçer.
Yokluğu içimde derinleşir,
Düşlerim ellerini ararken boşlukta savrulur.
Zamanın akışı yavaşlar,
Ve anılar, bir ressamın solmuş tabloları gibi solgunlaşır.
Yastığa başımı koyduğumda
Saçlarından düşen bir tel arar gibi dolaşır içimde özlem.
Annem yok…
Unutulmuş bir hayalin virane yolu gibi,
Ve yokluğu, içimde yankılanan karanlık bir kuyu gibi.
Dünyanın bütün kapıları kapansa,
Yine de onun kapısı açık kalsın isterdim.
Bir kere daha “oğlum” deyişini duysam
Yokluğunda bile sevgisini düşlerdim.
Annem yok…
Kendi içimde öksüz kalırım,
Kalbim bir mezar sessizliğine gömülür.
Annemin adı dudaklarımda titrer,
Söyleyemediklerim boğazımda düğümlenir.
Her gece bir boşluk büyür içimde,
Sanki yokluğu duvar duvar üzerime yürür.
Bir zamanlar sıcak olan hatıralar bile üşütür,
Evin en aydınlık köşesi karanlığa bürünür.
Onun gülüşü, rüzgârın taşıyamayacağı kadar ağır kalır,
Kimse bilmez,
en çok annemin sustuğu yerde yalnızlaşırım.
Her adımda biraz daha eksilir,
biraz daha solgunlaşırım.
Annem yok…
Şimdi bilirim,
İnsan annesiz kaldığında değil,
Onun yokluğunu kalbinin en karanlık yerine gömdüğünde
Gerçekten öksüz olurmuş.
5.0
100% (5)