1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
78
Okunma

Ve bil ki,
sen ayaktayken susanların gölgesi uzamaz. Ancak toprağa düştüğünde, herkes bir hikâyenin ortağıymış gibi konuşur.
Bey Sokağı’nda
kapılar günün kokusunu içeri alır.
Güneş, avlulara altın bir çizgi bırakırdı.
Duvarlarda yılların sessiz gölgeleri dolaşır.
Pencerelerde çiçekler sabahı karşılardı.
Çocuklar sokağa dökülür,
Misketleri toprağa saçılırdı.
Gülüşler göğün yüzünü değiştirir,
Koşuşturmalar rüzgâra karışırdı.
Yaşlılar kapı önünde bekler,
Rüzgâr, saçlarına hatıraları serperdi.
Sözler, dumanı tüten çaylarla ısınır,
Hikâyeler gözlerde bir umut olurdu.
Zaman, onların yanında daha ağır yürürdü.
Akşam birden iner,
Fenerler taşlara sarı bir yol çizerdi.
Gölgeler duvarlarda yavaşça büyür,
Sokak, günün yorgunluğunu içine çeker.
Işık, sessizce her kapının önünden geçerdi.
Gece usulca derinleşir,
Rüzgâr çatılarda unutulmuş şarkılar arar.
Yıldızlar, sokağın dar kıvrımına sızardı.
Nefesler daha yavaş olur.
Her şey, geçmişe açılan bir kapı gibi dururdu.
Eski sokaklar sessizdi.
Taşlar hatıraları fısıldar,
Kapılar sır saklardı.
İnsanlar geçer, izlerini bırakırdı.
Acaba eskiler mi güzeldi, yoksa anılar mı?
5.0
100% (1)