1
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
98
Okunma
Taze sürülmüş toprağın
sıcak kokusu
içini ısıtır,
yoncanın yeşil nefesi
ruhundan geçer,
nemli üçgülün serinliği
yüreğini hafifletir,
sapların arasından esen
rüzgârın ince şarkısı
ona hayat verirdi.
Akan pınarların
sessiz kıyısında,
göğe aynalanan
sularda,
maviliğin sırrını
soğuk taşların
sessiz avcunda duyar,
o berrak akışın
yanında durdukça
dünya ona
biraz daha açılırdı.
Altın buğdayların
ışıkla dolu tarlasında,
güneşin her taneye,
her başağa,
her umuda
dokunan sıcaklığı
kalbine işlerdi;
ekmeğin bereketini
taşıyan o geniş ova
ona hem sığınak,
hem umut olurdu.
O böyle yaşardı—
toprağın nabzında,
rüzgârın omzunda,
yağmurun izinde;
kök kokan elleriyle,
yeryüzünün yavaş
ve derin ritmine
kendini bırakan
bir kalple.
5.0
100% (3)