2
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
100
Okunma
İnsan
görünmez bir defter taşır;
o defter
dökülmeye bir türlü fırsat bulamayan
gözyaşlarıyla doludur.
Bazen
küçük bir hüzün çıkar yola,
toprağa sessizce, usulca konmuş
bir yaprak için –
sanki ömrün kopmuş bir parçasıdır.
Bazen
uzun bir keder koşar durur
babanın ve annenin hatırasında;
bir zamanlar evin sıcaklığı olan
o varlıklar
şimdi yalnızca
havada soluk bir hatıra nefesi bırakmıştır.
Bazen
kardeşinin adı,
kız kardeşinin adı
yaralı bir meltem gibi kulakta döner;
onlarla başlayan kahkahalar
şimdi sadece
ağlamanın yağmurunu bırakır geriye.
Ve bu bireysel yasların ötesinde
dünyanın göğsünden geçen mersiyeler vardır:
sabahı göremeyen deprem ölüleri için,
suyun hücumunda kaderi yıkanmış sel ölüleri için,
ve savaş ateşinde
bayraksız, mezarsız
rüzgârda dağılmış isimler için.
İşte böylece
bütün bu bitmemiş mersiyeler
insanın canında tortu olur;
ardı arkası kesilmeyen yasların ağır kitabı
her gün
sessiz sayfasında
yeni bir satır ekler kendine.
5.0
100% (9)