2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
102
Okunma
Ufuk rüzgarından çıktım
Efsaneler yüreğimi görmeye hesap kurarken
Tesbihler çekilir hüzünlerde
Gaip bir düş huzura uçar duymadan beni
Ateşler buğulanmışken
Mizanlar kurulur akıllarda
İnat etmek için burkulmuş
Su en kuytu köşelerinde kalbin
Belki aşk yapar diye çağıldar
Belki öfke kusar diye bağırır
Bahaneler hoşken saatleri kovalayan
Sinemde kalan bir Alaattin lambası gibi
Maviye urlanan
Siyaha atlanan
Sofrasında basar gözlerine bir yol
Kibirsiz bir tümceyle
Mum saatlerce tutar seni yanıma
Yorgunluk uçar bir selaya
Anlamak bir lazım gelir dudaklara kalpten yana
Teneffüs gibi bir yük vurur gıpta ile
Işıklarımdan tutar güneşler
Gökkuşağı renginde sabır mısın
Edipken sözlenen bulutlara dilimiz
Ölüm bir vicdanda erirken
Çiğ ettir çiğnenen ağızlarda
Ve ben tutarken öze sadık bir aflaz gibi
Anılar candan gelirken
Gözler boş değil dehlizleriyle
Pervinlenmiş bir hu hu bakışlarıyla gel
Saraylarda harfinden demler buğulanır yine
Kırılgan duygular urgân bir kavgada yılışık
Ve kâfi bir küf dolmuşluğu kalbinin harına
Vurur maviye köz edilmiş gönülgâhına
Güvercinler uçurtmalı kalbin şimdi
Tahtlarda salıncak gibisin biliyorum
Zindanlar değil yârenlerin kapısında seni gezdiren
Hasret dökmeli yüreğin bana
Kirpiklerin dokunamazken zamana ve de nefese...
Mevsimler içimde mekan tanımıyor artık
Tanımak için bir fedâkarlık yaparken ellerin
Yani sûküt ile gölgeler utanmak için
Bir arifi sendelerken cürmüyle
Kanatlanarak sürgün bir kamyona isyanken
Ve incinmişliğinde edipken yollar sana
Yıldızlar düşerken bir çocuk özlemine
Uzaklarda kalırken kafesler
Yâsında boğulmuş bir resim ile
Asırlar ötesinde seni düşlemek belki de
Yalnız bir kabrin kör gibi bekleyişleriyle
Belki de küfredişinde bir misafirin kara bir toprağın altındayken...
5.0
100% (4)