3
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
415
Okunma
sen bir daha gelmeyeceksin diye yüreğimi dar..benliğimi kalabalık..tenimi rüzgarsız bırakmıştım.. akmıştım..derimden/terimden ve bir gece parmak uçlarımdaki bütün harfleri öksüz bırakmıştım..perde aralığından açmamıştı gök/yüzü..zulasında vuslata yataklık ediyordu militan ruhlu gece ki yumuşatıcı kremler gibi kokuyordu beklentisi ellerimin..yüreğimden dudaklarıma düşüyordu, alt dudağının titrek gölgesi..içimi kemiren elma kurdunun sesinde neden gülümserdi kırmızı şapkalı kız ki okunası değilse bu masal yaşamakta nerden çıktı demiştim kendimce..tenine asla değmemiş, lal kesen dilimin ucuyla..
ve dahası,
bir düş/ü yorarken sen,
kesilirken adımların,
ince bir hayal olur,
saçlarının arasında
dile gelmeyen
sözlerin.
değişiyorsun!!
bir kaya,
bir acı
ve geçiyor
demirden hayallerin.
-ayaklarımınyüzgeçlerinisoyup-
erdemli ve temkinli
bir bekleyişin,
gölgesi uzuyor
ayak parmak uçlarımda.
aradığım hiçbir şeyi
yerinde bulamıyorum
parmak ucu telaşlarımda
bir panik haller ki
bunun adı değil midir
‘’ kaybolmak’’
yarın deneyeceğim
bir kez daha,
gözlerimi sarıp bağırıma,
şimdi uyuyamayıp,
-derin-
bir not düşeceğim;
benim diyorum....
ya benim!
peki benim...
dilek ağacında yüreğinin
kaç dilek hakkım var?
korkma,
ters gidebilir zamAnlar
ve bunlar çocukça oyunlar
benim yüreğim ağrıyor
ört/meniM
sahi,
vurgun mu yemeli,
var olduğun derinliği
anlamak için..
boğuldun mu yoksa/
battın mı
sol göğüsünün içine..
-su
taşıyor mu ruhun
ıslak bedeninden ki
biliyorum, Antik çağlara
kadar uzanıyor geçmişi,
yağmurdan bir damla
yakalama telaşlarında
ağızını açanların.
orada olmadığını
düş/ündün.
orada bir daha hiç
olmayacağını...
ya avuçları içlerinin
sabırsız telaşlar/
terler içinde şimdi
bir ses
bir çığlık,
kaburga kemiklerin
kırılıyor
içinde olan depremlerde
itiyorken dışına
göğüs kafesin
bu bilek,
bu çıtırtı?
-sanadaçarpıyormugöğüsündekiet-
unutmadığın adları
çağırıyorsun şimdi
mısra mısra şiirlerinin
derinliğinde.
bir kuyu
bir Ay
ve deniz yarılıyordu
bir gece
kapatırken sen
g-özlerini boşluğuna.
yazmak, birazda
azmak düşlerinde.
şımarık çocuk telaşı bu…
canımı kırıp
ve sonra kaçarken
bir yutkunma aralığında,
sensiz günaydınlar
sabaha asılı bırakırken kendini,
alışkanlıklar genzimi yine yakar
susarım sana..
Islak ve sırılsıklam
bir o kadar sessiz ve çaresiz
bir acı yeniden dokunur
kanatlarını kırdığın yere
tam o yere
su-sa-rım sana
sadece/sana ki
buradasın biliyorum.
sessiz ve usulca
göz ucu telaşlarında
şuanda başa sarıp harfleri,
bir işaret aramadan
mısra aralarında
birdaha oku
-İkra-
off şaşırmış bir ırmak gibisin
kendi sahilinde
ırmakların sana aktığı,
sana akıttığı,
sana bıraktığı kadar ol
ıslak ve sırılsıklam.
bir rüzgar değse tenine
bedenin soğuyacak
biliyorum..
avuç içleri öpüyorum
demişmiydim.
peki..
bu şiirde anlatmaya
yetmeyecek seni
kıs daha kıs harflerin sesini.
alışganlıktır her dokunuş
parmak uçların kadar
sus/adığımsın
içimde tarifsiz hararetin var.
sabaha az var gibi,
yok artık yetişemeyiz
o trene gibi,
söndür bütün mumları
kimse görmesin gibi
tarifsiz ve tarihsiz
bir tat işte
yayılıp duruyor
bütün bedenime ki
bir çentik daha atıyoruz
daha ilk dokunuşta
ellerim ve parmaklarımla
bir alıp veremediğim var
biliyorum
ellerim diyorum serseri
ellerim/ellerin ki
ehlileştiriyorum ruhumu
ıslanırken sen..
kendi zaman kiplerinle
ısırıyorum alt dudağımı ben.
İnan bana
hiçbir soru
cevaplandırılmak için sorulmaz.
basit bir replik yetebiliyor
rüzgarda savrulması
saçlarının kırıkları/
kırgınlıkları için ki
bunu anlamam
biraz zaman alıyor sadece..
düşlerin/düşüşlerin/gururun
ve egonun
anlamsız yazılan
devrik cümlelerden
gizli öznesini bulup,
çıkarmaya yarayan
bir yüklemim şimdi.
cevap veriyorum can/ım,
bazı insanlar
böyle yaşar aşkı.
sus/a şimdi..
(...)