2
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
358
Okunma
-sanadokunmaksızınçöllerinesutaşıyordumuzaktan-
bir gece sen,
soyunurken koynunda
kimsesizliğinin.
nikotin sarısı zamanlarda
öksürüp atmaya çalışır gibi
kekeme yokluğunun
bütün dilleri
dudaklarının çatlağından
sızıp,
dağılırken
duman duman
en derin yerinlerine
usulca çıkıyordun
kuytularından.
yüzündeki tebessüm tutuşşa
ateşi keşfedecekti
tüm ilkel yanların.
şiir şiir anlatmak,
anlaşılmaya yetmediğinde,
susmak denilen esrar
tebessüm oluyordu
dudaklarında.
kifayetsiz duygularının
çağlayanında.
aklımın derinliklerine
şiirlerinle akıyorsun.
biliyorum omuzlarından
akıyor güz ki
mısra derinliğine
gizleyip hayallerini
sen,
kendine yazıp,
kendine yazılırken
göğüs kafesinde
hapsettiğin düşler,
harına su taşıyorken
terli bir yaza
hazırlanırken,ıslak.
soluğunla oynar gibi
camların buğusuyla,
tedirgin ve kovulmuş
bir ruh gibi ben,
göz ucu telaşlarımda,
utanmaz ve aç dokunuşlarla,
sahiplenmek adına
bir kelimeni,
tersten okuyordum
seni ki
çatlıyor dudağım.
söz kuruyordu dilimde.
seviyorum seni
sonra,
yağmur halleriyle
kelimelerini.
soyundukça hecelere
bir b/aşka kokuyordu
mevsimlerinin çiçekleri.
gördüm...
akarken ırmakların,
ruhunu arıyordun
arsız astarsız sorguların
seni tanımlamaya yetmiyordu.
bir başka dil vardı kullandığın,
parmak ucu telaşlarında.
uzaklardan b/akarken sen,
kulaklarımı çınlatıyordun her daim.
seni okumak ruh ikizi tadında
kimin içinde veya
kimin dışında olduğunu bilmeden.
masumca sahiplenmek
parmak uçlarındaki izleri ki
dil ucundaki tedirgin ses
buzullarımı eritiyordu.
gördüm..
ne kadar sırılsıklam olursan,
o kadar damlıyordun
ruhunun saçaklarından.
aynı renklerle/
aynı odanının içersindeydik
ve sana siyah......
(...)