Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Gültekin Avcı
Gültekin Avcı
VİP ÜYE

Loş Bir Aşkın Kırık Vitrayı

Yorum

Loş Bir Aşkın Kırık Vitrayı

( 1 kişi )

0

Yorum

9

Beğeni

5,0

Puan

113

Okunma

Loş Bir Aşkın Kırık Vitrayı









Artık gidiyorsun


Başın önünde,
Baygın ve mahzun gözlerin yerde,
Bir kış sabahının buzlu sessizliğinde
Yüzünde yorgun mevsimlerle
Yaz yağmurundan yetim ıslak çiçeklerle
Ve bağrımda akmayı unutmuş şelalelerle
Loş bir aşkın kırık vitrayından
Ömrün küle dönen hazanından
Gözyaşlarıyla kapıya yürüyorsun
Adımların kopuyor bestemizin notalarından
Uzaklaşıyor gönlümün sisli patikalarından
Bende eski gülüşlerimizin sessiz kırıkları
Unuttuğumuz baharların soluk yaprakları
Yıldızları dökülen semanın boğuk hıçkırıkları
Bu son geceydi,
dalgalı füsunkar saçların göğsümdeydi
başın omzumda, ılık solukların tenimdeydi
kapı koluna uzanan zarif ve bîtap elinde
titriyor bir ömrün bütün buruk hatıraları


Dün deniz çekildiğinde kimsesiz kıyıda gezindim
Dalgaların bıraktığı midye kabuklarını seyrettim
Küçük bir ayna parçası buldum kıyıda
Belki bir tramvay camından kopmuştu dalgalarda
Hepsi yanlış her şey yalandı bu ayna parçasında
Camın camgöbeği rengi olduğu çağlarda


Demek gidiyorsun


Oysa bütün çiçeklerden ruhlar topladım ikimize biliyorsun
Şimdi sevgi mabedimizin anahtarı kayıp, arıyorsun
Kroton’a giden gizli yolda kayıp sevgilerle salınıyorsun
Sen sislerin gözlerden sakladığı uzak bir mevhibesin
Sanki bir şey kaçırmaktan korkar gibi hayatın önündesin
Artık bütün nehirler sarardı, akış durmakta
Ve küçük bir çocuk arkamdan bakmakta
Gecenin süveydasında suskun bir göl aynasını kaldırmakta
Ve yine sabah olursa nereye akacağını fısıldamakta
Sanki zamanın tüllerinden ve suların masum ruhundan
Bin senelik ecdadı soru sormuşçasına sana bakmakta


Yazık gidiyorsun


Ölü bir ağzın üstünde dolaşan bedensiz bir ruhla
Sanrılı uyku sözleri ve maverâî bir solukla
Patiska kadar beyaz bir yüzle arkana baka baka
Geçen mor yılların saffetine pervasız dokunmakla
Gidiyorsun solmuş menekşelerin rengindeki
Kanı çekilmiş solgun ve suskun dudaklarla
Ve gözlerinde bir türlü boğamadığın yaşlarla


İşte gidiyorsun


Sen sessiz masumiyetimin sensiz mahkûmiyetisin
Sen ki tufanın önünden kaçıp gidecek son gemisin
Ayışığının gümüşünde açılan hayretfeşan mezarları
Ve geçmişin puslu koyaklarında yatanları tanıyabilir misin?
Ardı meçhul yokuşlarda soluk ve titrek ışıklar
Aydınlığa karşı duran granitten karanlıklar,
Ve gerçeklerde donup kalmış romanesk âşıklar
Ay parçasını doğurmak için koşuşan neşeli bulutlar
Kol kola hüzünlendiğimiz leylaklardan korular
Ve aslından farklı manalarla mühürlü kavramlar
Bunları unutup yeni ufuklara yelken açabilir misin?
Benzer anların benzersiz akışını unutabilir misin?


Şimdi gidiyorsun


Bir ömrün gecesinden bana sesleniyorsun
O muhkem o haşin cesaretime ne oldu?
Nereye sürükleniyorum, neler diyorsun?
Sen yalnız bende yaşadın bende gerçeksin,
Sen ki en yıldızlı asuman ve en ışıltılı rüyam
Unutmanın çiçek dolu masum çayırı,
uğultular içinde melal ve sakin dünyam
Son bir defa içeyim gözlerinden ey ebediyet kıvılcımı
Ötelerde bir saray, dalgın bahçeler,
sisler içinde harap kimsesizler rıhtımı
Hissettiğim sancılı hasret varlığımın özüne sızdı
Yıllar yılı bir dua gibi sayıkladım aşkımı
Ellerin kayıtsızlığın mermerden kaidesi,
sözlerin reddedişin arabesk nakışlı camı
Yaptıkların ise vazgeçişin nişanesi ve hiçliğin ihtişamı
Her yanımda gölgeler ve elemlerle taşıdım bu yaşamı


Anladım gidiyorsun


Taşıyamadığın hayat ve sevgi yükünden ezilmişçesine
Hislerin ve melekelerin yarı uykuda
Mecalsiz ve iki büklüm ayaklarını sürüyen adımlarla
Ve gözlerinde yanıp sönen şûleler ve alazlarla
Ve girintili çıkıntılı çehrende ışık-gölge oyunlarıyla
Uzaklarda kaybolan daracık sokaklar ve sevda yollarıyla


Evet gidiyorsun


Yaşayan fanilere yapılmış taş sıraların ölü ve diri zarafetiyle
Yerlere saçılmış cam boncukların müphem huşunetiyle
Sönen ihtişamların ve mağlup kalplerin hıçkırık ve hüzünleriyle
Aşkımızın ülkesi olan o parktaki beyaz güllerin özlemleriyle
Gidiyorsun beni ardında yalnız koyarak,
geride ruhumuzu,
geride yavrumuzu,
geride umudumuzu boynu bükük bırakarak,
gidiyorsun geride seni sevmekten yorulmamış bir kalp koyarak


Elveda ışık hevenklerinin Madonna’sı,
Elveda küskün dudakların,
Elveda gözyaşlarımın şafağı
Ve ruhumun emsalsiz ocağı
Elveda mia donna,
Elveda ey ferdâ-yı garâm
Gittiğin topraklarda mutlu ol, rüzgârlarda gülümse
Bizden uzaklarda meçhul iklimlerde gerçekleri benimse
Rüzgârlar gözyaşlarını bana elbet getirir seninse
Belki bir gün bulurum seni başka zamanlarda
İşte o visal sahnesinde cebimden bir ayna çıkarıp
Yüzüne bir günışığı düşürürüm eğer kaderimse


Gültekin Avcı
İzmir, 2019








Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Loş bir aşkın kırık vitrayı Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Loş bir aşkın kırık vitrayı şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Loş Bir Aşkın Kırık Vitrayı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL