5
Yorum
35
Beğeni
0,0
Puan
411
Okunma
Ay, o ladesi unuttu:
Tende geceyi aşan ince bir sızı.
Topuk izi, martının tavana küs elidir.
Göz çekerken silüeti, biçim tel tel çözülür.
Kesik, buzun dilinde kanar
camda karanfil iniltisi.
Boşluk, merdivenden inen hırıltı.
Rolüne kıl ilişir
mum titrek kalır.
Tufanın sırtı baharatla ıslanır.
Hiçbir saat bu lekeyi yüzümde sarsmakta.
Dar bir aralıktan çoğalır gümüş ışık.
Kanayan kum, mühürlü bir ayetin kitapta gizi.
Mor tülde soyut yüzey, soyunmuş bir keder.
Takanın nazlı girdapında çırılçıplak ten.
Dalga yumak yumak ses bırakır kulağa,
Kahverengi sakalda özlemin kavgası birikir.
Üzümün hasreti biraz daha sızar arada.
Eğer savaş artık yarınsa, durakta bekle.
Perde bir zerre,
şehir lambalarla telaş.
Çölde bir damla
salgın kadar taze.
Ve elbette, bak...
mutlaka beyaz tende başlar hiçbir iz
....