0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
33
Okunma
Şehr-i Kalbim
Terk edilmiş şehir gibiyim,
sol yanımda nefsin harabesi,
sağ yanımda yokluk sessizliği.
Bir vakit nurlarla doluydu sokaklarım,
şimdi karanlık bir derhiz gibi içim.
Bir umut gözler yolda —
belki rahmet iner bir gece,
belki bir nefes dokunur kalbime,
ve yalnızlık denen illet
bir zikirle kaybolur gider.
Ufuklar, seyrimin son noktası,
benliğin yandığı yer, vuslatın eşiği.
Kız Kulesi misali, gönül deniz ortasında bekler,
bir ezelî ses çağırır: “Gel!”
Bir iki kürek sesi, zikrin yankısı;
dalga dalga vurur kalbimin kıyısına.
Değil dokuz ay — ömür boyu ayrılık,
Hakk’a dönmeyen kalbin sürgünüdür.
Uzandı eller, duâ yolları gibi,
tutacak bir rahmet, bir af, bir ümit.
Ve yine bir ayrılık şarkısı,
neyin iniltisiyle dile gelir.
Kara tren gelmez ola —
çünkü vuslat yolu içtedir.
Dışarıda bekleyen benliğim,
içeride yanan nurla erir
İşte son hâlim —
Sehr-i kalbim yıkık,
kapılar kapanmış, pencereler susmuş.
Yalnız bir viran-hâne,
İçimde hâlâ bir kandil yanar:
Aşk’ın adıyla,
Ruhum deli divâne…