0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
40
Okunma
Unuttum diyip kendim dahil herkesi kandırdım...
Oysa unutmamak, en derin yara gibi içimde saklıydı.
Söyleyemedim, sustum, görmezden geldim,
Çünkü unutmak, bazen en acı yalanın ta kendisidir.
Her “unuttum” dediğimde,
Kendi ruhumu da biraz daha yitirdim.
Bir hayal gibi, bir anı gibi,
Kaybolan her parça, içimde sessiz bir fırtına oldu.
Kandırdım kendimi, kandırdım dünyayı,
Ama hiç kandıramadım o derin özlemi,
O sessiz çığlığı,
O yüreğimde saklanan hüzünleri.
Unuttum dedim, unuttum...
Ama aslında hiç unutmadım.
Belki de unutamamak, en büyük acıdır;
Ve ben, o acıyla yaşamayı seçtim.
Unuttum diyip kendim dahil herkesi kandırdım...
Ama her gece, gözlerimi kapattığımda o anılar gözlerimin içine sokuldu.
Karanlık odalarda yankılanan sessizlik gibi,
Her “unuttum” sözüm, içimde patlayan bir bomba oldu.
Kandırdım herkesi, en çok da kendimi,
Çünkü bilirdim; unutmak, ihanet etmek demekti.
O ihanetin yükü, omuzlarıma pranga gibi vurdu,
Ve ben, zincirler içinde boğuldum sessizce.
Unuttum dediğim yerde, aslında öldürdüm bir parçamı,
Ama o parça, yeniden doğmayı bekliyor.
Kandırdım, unuttum diye yalandan yaşadım,
Ama gerçek, en karanlık köşemde saklı kaldı,
Ve beni öldürmeye devam ediyor.
Unutmak, kolaydır diyenler yalan söyler,
Çünkü unutamamak, yaşamak kadar acıtır.
Ben unuttum dedim, kandırdım herkesin gözünü,
Ama kendime olan ihanetim, en derin yükü taşıdı.
Unuttum diyip kendim dahil herkesi kandırdım...
Ama o yalan, kemiklere işlemiş zehir gibi sürdü içimde.
Her “unuttum” dedikçe, ruhumun en karanlık köşeleri kanadı,
Ve ben o kanı gizlemek için gülümsedim,
Ama o gülüş, en acı maskem oldu.
Kandırdım her nefesi, her saniyeyi,
Çünkü unutmamak, cehennemin en derin ateşiydi.
Yarattığım yalanlar arasında boğuldum,
Bir taş gibi kaldım, soğuk ve kırılgan,
Kendimi bile tanıyamaz oldum.
Unuttum dedim, yıkıldım aslında,
Her hatırayla yeniden doğan bir enkaz oldum.
Kandırdım herkesi, kendimi en çok,
Ve o kandırış, en keskin bıçağı cebimde taşıdı,
Her an, her saniye sapladı yüreğime.
Unutmadım... Asla unutamadım.
Çünkü unutmak, yok etmek demekti,
Ve ben, varlığımın en saf yanını,
O karanlık yalanın içinde boğdum,
Kendime ihanetin en soğuk yüzünü gösterdim.
Şimdi suskunluğum, o yalanın yankısı,
Ve ben, kendimi kandırmaktan öteye gidemeyen,
Kırık dökük bir hayatın sessiz mahkumu oldum.
Unuttum diyip kendim dahil herkesi kandırdım...
Ama en büyük hileyi kendime yaptım;
Çünkü yalanlar arasında kaybolan ben,
Kendi ruhumun en derin yarasını kazdım.
Unuttum dedikçe,
Bir parçam daha öldü,
Ve ben o ölü parçalarla yürüdüm,
Sessiz, yalnız, ama hep yorgun.
Kandırdım herkesi,
Ama en çok da kendimi,
Çünkü gerçek, acıysa
Yalan en ağır ceza olurmuş meğer.
Şimdi baktığım aynada tanımadığım bir yabancı var,
Gözlerinde bitmeyen bir hüzün,
Ve içinde saklı bir yangın,
Unutamadığı her şeyle beslenen.
Unutmak değil;
Kandırmakmış kendini en çok yaralayan.
Ve ben, o yarayı sonsuza dek taşıyan,
Kendi yalanlarında kaybolan adamım.
Unuttum demek kolaydır,
Ama unutamadığını bilmek,
Ömür boyu süren bir ölümdür.