0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
47
Okunma

Şehrin vitesi boşa alınmış
o son dakika vızıltısı,
gecenin siyah kumaşına çarptığında,
işte o an başlar.
Ne bir davul, ne bir yaylı.
Bir perdenin usulca çekilmesi,
dış dünyayı yutan yumuşak bir kadife.
Ve kulaklarımın içinde:
Hiçliğin ritmik vuruşu.
Kırık bir bardağın en eski sesi,
bir kar tanesinin düşerken çıkardığı ’tısss’ı,
bir annenin rüyasında gülümseyişinin titreşimi.
Hepsi, tek bir notanın binlerce yankısı.
Dilin kemiği kırılır,
kelimeler çekilir,
sadece anlam kalır.
Boşluk;
korkulan o kuyu değil,
nefes alan bir enstrümanmış.
Sessizlik,
uğultuyu kesen bir bıçak değil,
farklı frekanslarda titreşen
tüm unutulmuş seslerin
bir araya gelişinin
en kusursuz uyumu.
Dinle:
Şimdi seninle konuşan
ne zihnin, ne de dilin.
Sadece,
orada olduğunu unuttuğun
o eski, bilge,
sakin ses.
Hüseyin TURHAL
5.0
100% (1)