1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
55
Okunma
Kız, karanlığın içine oturmuştu.
Sokak lambası bozuktu, loşluk yüzüne bir maske gibi oturmuştu.
Bir elinde sigara, diğerinde buruşturulmuş bir kâğıt.
Küller rüzgârla dans ederken, kelimeleri usulca kâğıda düşüyordu.
"İnsan bazen aynaya değil, kendi hatasına bakmalı."
diye yazdı.
Sonra gülümsedi, kendi sesiyle sessizce okudu.
— Evet… ama bazıları aynayı bile kendine âşık sanıyor.
Duman, geceyle birleşti; kelimeler sanki göğe karıştı.
Kalemini yeniden bastırdı.
"Ben kimseye fazla gelmedim, bazıları kendine azdı."
Bir kahkaha attı, boğazına duman kaçtı.
Narsistlerin kırılgan egolarına yazılmış en sert mısralardı bunlar.
"Sevgi dedikleri şey, bazılarında sadece alkış bekleyen bir performans."
Kız başını kaldırdı, gökyüzüne baktı.
— Evet, sen de izliyorsun değil mi kendi filmini?
Hep başroldesin, çünkü senin senaristin de sen…
Sigarasını söndürdü, kâğıdın kenarını yaktı.
Alev, yazdıklarını yutarken kendi içinden fısıldadı:
"Gerçek sevgi, sahne ışığında değil; loş bir vicdanda parıldar."
Sonra sustu.
Kül ve kelime aynı anda savruldu geceye.
Ve o an, şehirdeki bütün narsistler sebepsiz yere huzursuzlandı.