3
Yorum
14
Beğeni
4,8
Puan
137
Okunma
Atari odasının mavi ekranında
pikseller dans ederdi geceye kadar.
Kulağımda joystiğin tık tık sesi,
yanımda kardeşin nefesi.
Bisikletimi kapının önüne koyardım,
çalınmazdı, çünkü orası bizim dünyamızdı.
Binmek isteyen biner, sonra yerine koyardı,
öyle bir güven vardı ayak izlerinde.
Ateş yakar, üzerinde patates yapardık.
Kimse öğretmedi bize folyoya sarılacağını,
korla birlikte yerdik o patatesleri,
dişimizde çıtır, içimizde çocukluk kalırdı.
Geceleri bile top oynardık,
top birinin avlusuna kaçtığında kesilmezdi.
İçerden bir ses gelir sadece
“Lan yeter artık be, bıktırdınız!”
Ama o top hep tertemiz çıkardı sahneye,
bıyık altı gülüşlerle.
Boncuklu tabancayla savaşlar kurduk,
her ateşleme bir kahkahaydı, bir yara değil.
Kibrit kutusundan yaptığımız küçük arabalar
halının desenlerinde dünya turuna çıkardı.
Akşamları parklarda çekirdek saatlerimiz vardı,
kola ise yanında mezeydi.
Kimisi sevgilisini anlatırdı,
kimisi yeni aldığı ayakkabıyı.
Bizim için her sohbet bir yaz akşamıydı.
Bir misket kayıp, bir kural kondu,
kaybetmek de öğretmişti bize bir şeyi
ayakkabının delik yerinde sevinç sarardı.
Şimdi o sokaktan geçince,
bisikletin zinciri rüzgarda çınlıyor sanki.
Atari sustu, ziller uzaklaştı,
halıların desenleri hala yarışıyor gözümde.
Annem babam yaşıyor,
ama çocukluğum başka bir evde kalmış gibi.
Sadece biliyorum ki
o kapının önünde bıraktığım bisiklet
beni hala bekliyor,
ve ben bazen geri dönüp
orada kalmış bir akşamı alıp götürüyorum.
Hayati Gündoğdu
5.0
89% (8)
3.0
11% (1)