0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
66
Okunma

Öğleden sonrası, bahçenin en ağır, en olgun anıydı. Toprak, güneşin bütün ağırlığını çekmiş, artık kendi içinden yayılan bir sıcaklıkla nefes alıyordu. Burada, şeftalilerin tam göbeğinde, zamanın da usulca yavaşladığını hissedersin.
Parmaklarımın dokunuşu, o kadife kabukta, yüzeydeki en hafif tüy kadar ince bir tereddütle gezinir. Henüz koparılmamış bir meyvenin gizli direncini anlarım. Teninde biriken o pembe ve sarının karmaşası, en mahrem sırları fısıldayan bir renktir. Orada, en derin noktasında, bir tatlılık vaadi saklıdır; dışarıdan asla tam olarak anlaşılamayacak bir çekirdek bilgeliği.
Elinin altında, meyve neredeyse kendi ağırlığıyla kendini bırakmaya hazırdır. Bıraktığı o ince, yapışkan öz, bir anlık arzuyla damlar. Herkesin görebileceği bir çıplaklık değildir bu; sadece tadını bilenlerin, kabuğu usulca aralayanların erişebileceği, içten gelen bir nemdir.
Bahçenin sessizliği, bütün bu olgunlaşmanın tanığıdır. Bir anlığına durur, gözlerini kaparsın ve o etin dokusunu, dilinde eriyecek o son noktayı hayal edersin. Asla acele edilmeyecek bir andır bu. Çünkü en değerli lezzet, sadece hazırlıkla ve bekleyişle kazanılır.
Hüseyin TURHAL