0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
33
Okunma

Kum saati...
İki cam küre arasına sıkışmış
bir zaman fikri.
Ters çevrilmeyi bekleyen
sessiz bir yargıç.
Her bir kum tanesi,
bir fısıltı gibi düşüyor.
Sanki evrenin en eski sırrını
bana anlatıyor usulca:
"Geçiyorum. Geçiyorum."
Yukarıdaki küre, dolu ve ağırdı.
Hırsla, planlarla,
"yapılacaklar" listesiyle doluydu.
Gelecekti o,
sonsuz ve baş döndürücü bir olasılık.
Aşağıdaki küre ise,
biriktiriyor yorgunluğu.
Bitmiş günleri,
unutulmuş sözleri,
geriye dönüp bakılan pişmanlıkları.
Geçmiş o,
artık dokunulmaz ve değiştirilemez.
Ve ortada, o dar boğaz.
Şimdi.
Ne geçmişe ne geleceğe ait.
Sadece bir akış,
bir titreşim,
bir anlık tereddüt.
Hızlı, acımasız ve kaçınılmaz.
Elimde tutuyorum seni, kum saati.
Sen, bana zamanın
biriktirilecek bir şey değil,
sadece yaşanacak
bir eylem olduğunu öğretiyorsun.
Ve biliyorum,
ne zaman yorulursam,
ne zaman kaybolursam
o akışın büyüsünde,
tek yapmam gereken
dünyayı tersine çevirmek.
Yeni bir başlangıç için.
Tekrar, ve tekrar.
Ta ki
son tane
düşene kadar.
Hüseyin TURHAL