0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
124
Okunma

Neredesin sen…
Bu gece, gökyüzü bile sessiz.
Yıldızlar sanki konuşmaktan korkuyor,
her biri senin adını anınca sönüyor gibi.
Yıllardır bu şehirde seni arıyorum,
aynı sokaklardan geçiyorum,
aynı caddelere bakıyorum,
ama hiçbir köşe seni geri getirmiyor.
Rüzgâr bile, adını unuttu belki.
Neredesin sen…
Bir kahve kokusunda mı gizlendin,
bir yağmurun ilk damlasında mı?
Yoksa çoktan unuttun mu bu sesimi,
böyle sessiz çağırırken seni?
Bir zamanlar,
“ne olursa olsun, dön,” demiştin.
Ama ben gidemedim bile,
sadece eksildim.
Her sabah, sensiz bir güne uyanmak,
bir cümleyi yarım okumak gibiydi.
Geceleri seni düşünürdüm.
Uyku, bazen yüzüne benzerdi;
yaklaşmak isterdim, uyanırdım.
Her uyanış bir kayboluştu,
her sabah bir eksiliş.
Neredesin sen…
Bir şehrin kalabalığında mı?
Bir pencereden mi bakıyorsun şimdi,
başka birinin adını duyarak?
Ben hâlâ aynı kelimelerde dolanıyorum;
adın hâlâ cümlelerimin yarısı.
Sana yazdığım mektuplar var,
göndermedim hiçbiri.
Çünkü adresin yoktu artık,
ya da ben nereye gönderirsem gönderiyim,
senin olmadığın bir yere varacaktı.
Yıllar geçti.
Zaman bir kör kuyuydu,
ben içinde seni seslendim durdum.
Sesim yankılandı,
ama bana geri dönen hep “hiçlik” oldu.
Bir gün rüyamda gördüm seni.
Yüzün değişmişti ama bakışın aynıydı.
Sadece bir kelime söyledin:
“Geciktin.”
O an anladım —
beklemek bile seninleydi,
ama kavuşmak…
belki hiçbir zaman bizim payımıza düşmeyecekti.
Neredesin sen…
Bazen bir şarkının nakaratında buluyorum seni,
bazen bir yabancının gözlerinde.
Ama hiçbirinde tamamlanmıyor yüzün.
Sen hep “yarım” kalıyorsun,
ben hep “eksik.”
Belki çoktan başka bir hayata karıştın.
Belki beni anımsadığında
sadece bir sessizlik kadar yerim var sende.
Ama ben,
her nefesimde hâlâ senin izini taşıyorum.
Bir gün,
aynı sokakta yürürken seni gördüm sandım.
Kalbim, bir anlığına geçmişe döndü.
Adını söyleyecektim,
ama sen dönüp bakmadın.
Belki sen değildin.
Belki ben, seni hâlâ her yüzde arıyordum.
Neredesin sen…
Yalnızlığımda mı,
rüyalarımda mı,
yoksa ben mi kayboldum sende?
Bilmiyorum.
Sadece şunu biliyorum:
Sen gidince hiçbir yer “yer” olamadı.
Ben kaldım,
ama içimde hep bir “eksik yer” vardı —
senin olmadığın.
Ve şimdi,
yılların ardından,
bir sessizliğin içinden geçip
sana yine aynı cümleyle sesleniyorum:
Neredesin sen?
Hangi rüzgârda, hangi şehirde,
hangi yüzün arkasında unuttun beni?
Ben buradayım hâlâ.
Gelmeye değil…
sadece seni bulmaya geldim.
Çünkü bazı insanlar kaybolmaz,
sadece geç kalır birbirine.
Ve ben…
seni geç buldum,
ama hiç kaybetmedim.
5.0
100% (1)