bir şey var; yarım yamalak
ağzıma yer yapmış
her şey var; eksik gedik
buraya hiç uğramamış

bakıyorsun diye gökyüzünü sonsuz mu sandın?

eldeki imkânlarla seni sevdim
durduğun yerlere gelirdi şehir
beklemek neredeyse sevmek de orada
yatağa devrildiysen üstündekilerle sevişelim

hızlı gitmiyoruz, aceleyi seviyoruz

annen gibi olmamak için sesin gürdü
sindin bir köşeye anlaşılmalık kılavuz oldun
sonunda sen annen oldun, annen senin aynan
falında feodaliteye uygun bir herif çıktı
yataktan çıkamaz, istesen de vejeteryan olamaz oldun

kaç kere lanet edersen et, şeytan hâlâ ulu önder

renkli günlere vital enfeksiyon
kuru dallara da kırlara da düğün salonu
yalnızlığıma saksıda fesleğen
al sana nazar boncuğu, camusu vurursun çatısından
içimi tanıdık bir kurt kemiriyor ama ne hakla?

büyük bir halt -hatır- belki an yahut hatıra

bu fikrin özgün melodileri baştan uca şifrelenmiş
kûn denmedi diye yekûn
tin desen; karışır saçlarına, at koşar nallarınca
belleğine şunu iyice kazı! hepimiz öldük, sadece geçmişi hatırlıyoruz

ellerim bakımsız, ayaklarım dengesiz, hayatım monoton.. kuşkusuz

aynı acıların altını çizdiriyorlar bize
ağlamak aynı, gülmek aynı, sevinç aynı
hörgücümüze pompalanan anlayış sarımsaklı
iğreti öte-berilerden iğrenç rızıklara tebelleşiz
hüman, femen arabistan kuraklarından kız çocuğu regli
alnıma çalınan kurban kanı, üstüme bulanan soba isi
yaşantı çocuk işi
büyümek akıl işi
bükülmek gövde aşı

dik durmayı biliriz elbet ama yatay

ah ulan tehlikeli oyunlar ve oğuz atay!