1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
114
Okunma
Senden sonraki ben,
Tepesiz bir şehir gibi, sokak lambası sönmüş.
Ne tanındı ne de okundu;
Islak ayak izlerim yalnız kaldı kaldırımlarda.
Belki de bundan dolayı unutuldu,
Acı ağırdı, mental kırık.
Saatin ibresi kendi yalnızlığını sayıyordu,
Şu an saat üç, hangi meyhane açık?
Rüzgârla savrulan gazete parçaları,
Adımı fısıldar köşe başlarında.
Geceyle saklanan sokak lambaları,
Kırık bir melodi gibi çalar duvarlarda.
Gece çarşısında adım yankı, sigara dumanı perde,
Bir/iki masada hayatın artıkları var hâlâ.
Benimle aynı ağırlığı taşıyan kimse yok,
Sokak kedisi bile saklanmış bir köşede.
Aynada tanımadım kendimi,
Yüzüm bir yabancı şiirin sayfasında.
Sesim bile yabancı geldi kulaklarıma,
Çatlak bir davulun vuruşu kadar inziva.
Bir an durdum, yıldızsız gökyüzüne baktım,
Kendi soluk ışığımı izledim boş kaldırımlarda.
Bir adım öteye düşen gölgem,
Düş kırıkları topladı ellerimde.
Göz göze geldiğim her cam kırığında,
Bir parçacık ben saklıydı içinde.
Her kırık yansıma, her çatlak ışık,
Bana kaybettiğim zamanı hatırlattı sessizce.
Bir gülüşün kalmış bardak dibinde,
Onu da yudumladım, hesabı kapattım.
Gülüşün köpüğü dudaklarımda kabardı sonra söndü,
Hatıra peçeteye dökülmüş bir içki lekesi gibi.
Göz yaşlı, kalem kırık, el titrek,
Düşünceler boş, satırlar noksan.
Bir satır ararım gecenin cebinde,
Kayıp bir kelime bekler dönüş için.
Ne kaldı geriye senden?
Bir gülüş, birkaç kırık nota ve soğuyan yemek .
Bir sen gerek, bir de yeni bir kalem;
Belki de yeniden başlamaya yetecek kadar acı.
Aşk bahanesidir şiirin, dedim kendi kendime.
Bilemedim, acısından el gitmezmiş kaleme.
Tanınır bir şair olurum dedim kendime,
Ama adıma yazılanlar rüzgârla savrulan notlardı.
Ne tanındım ne de okundum,
Sadece kırık bir kalp ve acı;
Her gece aynı melodiyi mırıldandım,
Ve hâlâ adımı bilen tek kişiydi: eczacı.
5.0
100% (3)