0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
147
Okunma
Senin adın aşk, Azê…
bazen kırık bir ezginin iç çekişinde,
bazen de nağmesini yitirmiş
bir ayrılık yelinde savrulan dizede.
Senin adın aşk’tı, Azê…
ayı susturan gecenin ayazında,
kadim sonbahar akşamında,
giz perdesi aralanmamış
bir ülkenin unutulmuş sokağında.
Âh Azê!
sen mavi bir aşk’sın;
duası kabul olmuş bir yetimin
sevinci kadar berrak,
Allah’a emanet edilen bir çağrı kadar derin…
Sen seversen, Azê…
Mardin şenlenir,
Filistin özgürleşir,
Diyarbekir bayram yerine döner.
Sen seversen, Fırat sahra olur,
çöller yeşerir,
Zühre yıldızı gözlerimden öper.
Sen seversen, Azê…
Yusuf kuyudan kurtulur,
firak haram olur,
araf yolu vuslata döner.
Sen seversen,
bahçemde güller açar,
Mardin kapısı ışığa boğulur.
Âh Azê…
hasret köprü kurdu yâr yüzünden gökyüzüne,
ben ise senin gözlerinden
saltanat kurdum yüreğime.
Şimdi sen,
uçarı bir hoyrat yel gibi gizli;
nerede essan es,
hep kalbimde tüteceksin, Azê.
Ve aşk…
hayran kalır sana, Azê.
Allah’a ısmarladık, Azê…
5.0
100% (2)