Kafamız sabahtan iyi Ceplerimizde üç beş ıslık Diyar diyar dolaştık
İnsanlar Geldi gözlerimize misafir İnsanlar Bir ara da bıçaklar geçti Kanayan yerlerimizden Hiç umurlarında olmadı Oturduk kuytulara Boşluktaki kendimizi izledik Bizi sevmeyi unutmuş Paslı bir turuncuydu hayat Hayatlar girdi zihinlerimize Hayatlar Ara ara da sert kurşunlar En yumuşak yerlerimize Hop hop dünya dedik Hoppa dünya Rüyalardan kovulduk Durduk öylece Gözlerimizi yere diktik Sesler Geldi kulaklarımıza misafir Sesler Ara ara da tatlı dokunuşlar Geçti en yaralı yerlerimizden Tuttuk yaralarımızı sevdik
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
"Hop hop dünya dedik Hoppa dünya" gülümsetti. Aslında ciddi şiir, gülmek bazen hiç olmadık yerde yedek figüran gibi oyuna giriyor.
Benim de iki gündür çocukluktan kalma bir tekerleme dolanmış dilime...
"Oooo piti piti Karamela sepeti Terazi lastik jimnastik Biz size geldik bitlendik Hamama gittik temizlendik Dik dik dik Anne bana çorap dik"
O yaştaki çocuk ne anlar abi hamamdan, bitlenir tabi... Ama biz bu yaşımızda bitlendik gibi geliyor bana iyice...Aradaki fark bitler artık derimizin altında yabancı uyruklu bir koloni kurdular.
Videoda iyi dert yanmış adam. Neyse ki hiç evlenmedim ya da biriyle yaşamadım. Tek başımayken her yerde sadece ben oluyorum:) Önümüzdeki birkaç yıl içinde evlenirim büyük ihtimal.
Tıpçı ortamına denk geldiğin için mi yoksa yaralarını sarıp sarmalayacakları yanılgısına kapıldığın için mi ya da çok mu entelektüellerdi yoksa kafa dengiler miydi neydi peki seni onlara çeken? Sen şimdi maytap geçip diyeceksin ki "yok sadece güzellerdi!":)
Doğası bu. Farketmeden de kapılabiliyorsun. Sonra büyü zamanla dağılıyor. Sevgi de kalıcı diye bir şey yok. Her şey başka bir şeye dönüşebilir. Sevgi sonrasında nefrete dönüşebilir mesela. Buna sebep olmamak lazım.
Seni seven de olmuştur. Karşılıklı denk gelmemişsinizdir. Gelmişseniz de bir şeyler olmuştur. Seni sevmeyecekler de beni mi sevecekler ya.
Beni sevseler de ben sevsem de bir halt olmuyor:)) Acayip şeyler acayip bir şekilde denk geliyor. Evren bana karşı cephe almış diyeceğim artık. İlginç bir şekilde şimdiye kadar tüm sevgililerim tıpçıydı. Şansımı farklı mesleklerde deneyim bir de:)
Evet aşk devreyi yakıyor, mantık falan kalmıyor. Aynı dediğin gibi Ferhat'a güzellemeler yapıp kazma küreğe sarılıyoruz. O enerjinin çıkması lazım:)
Aşk bi süre sonra yalama yapıyor. Ya bi yerde cıvatası gevşiyor ya da menteşeleri yerinden oynuyor. İlginç ama de mi? Uzun vadede ne oluyorsa artık birbirinden sıkılıyorlar mı insanlar? İlk başlardaki o heyecan, o mide krampları bi süre sonra durgun, kıpırtısız bir göle dönüşüyor adeta...Gururunu bir kenara atmayan, ketumluğu da ata sporu gibi göğsünde taşımakta direten ikili ilişkilerde zamanla su mu da kalmaz, o göl de kurur çoraklaşır.
O yüzden sevgi hep ön plandadır. Aşkın dört nala, tutkulu kıpır kıpırlığına karşın, sevginin istikrarlı, bazen de yürüyen merdiven gibi inişli çıkışlı, gelgitli tekdüze yüzeysel devinimi...
Bizi adam gibi sevdiler de biz mi istemedik?:))
Yeğenlerini öpüyorum kocaman. Sana da adam gibi sarılıyorum:)
"Bizi sevmeyi unutmuş Paslı bir turuncuydu hayat" Güneş bize kirli doğdu demek yerine onu kullanayım dedim.
Sevmek benim için önemli. Sevilmek de. Aşk mı sevgi mi dersen, sevgi derim. Aşk seni kazma kürekle dağları deldirtmeye yöneltir. Mantığını, değerlendirme yeteneğini devreden çıkarırsın. Sevgi öyle değil işte, hem kalbini hem aklını kullandırtır sana. Bana aşık olunmasını istemem açıkçası. Benim sevdiğim gibi sevsinler yeter bana.
"Hop hop dünya Hoppa dünya" Bunu 25 yıl önce okul defterime yazmıştım.
Ben hâlâ bir yandan çocukluğumu yaşıyorum. Bazen, tam çizgi film izlerken yeğenlerim geliyor, kapıyı açmadan önce tvde ciddi bir şeyler mi açsam diyorum, yine de açmıyorum. Dalga geçebiliyorlar:) Büyümüşler ya artık. Ciddi görünen çoğu filmden daha güzel çizgi filmler. Ciddiyetten, karizmatik duruş çabalarından vs ölüyoruz bunun farkında değiliz. O duruşların altındaki asıl olanı gizlediğimizi sanarak. Maskelerimizden sevsinler bizi. (Bak yine sevmek) Aynalara koşsun herkes, yüzleşsin asıl olanla.
Bir yandan ilkokul, ortaokul derslerine çalıştığım da oluyor. Bunlardaki amacım bir yandan yeğenleri anlayabilmek. Onlar gibi düşünebilmek. Aniden soru da sorabiliyorlar. Çocuk dediğin cevap bekler.
Neyse, portakalı soymalı tekerlemeyle noktayı koyayım. Bak ya, senin yüzünden aklıma bu tekerleme geldi. O tekerleme gelince de aklıma Metin Akpınar geliyor. Benim Antalya'ya öğrenci olarak gittiğim sene(1999) Altın Portakal için orada olan Metin Akpınar telefonla konuşurken kendini unutup çırılçıplak otel balkonuna çıkmıştı. Gazeteler "Portakalı soydu" başlığı atmışlardı. Portakal dediği kıç yani, popo... (Bunlar halk arasında göt olarak da bilinir)
Videoda iyi dert yanmış adam. Neyse ki hiç evlenmedim ya da biriyle yaşamadım. Tek başımayken her yerde sadece ben oluyorum:) Önümüzdeki birkaç yıl içinde evlenirim büyük ihtimal.
Tıpçı ortamına denk geldiğin için mi yoksa yaralarını sarıp sarmalayacakları yanılgısına kapıldığın için mi ya da çok mu entelektüellerdi yoksa kafa dengiler miydi neydi peki seni onlara çeken? Sen şimdi maytap geçip diyeceksin ki "yok sadece güzellerdi!":)
Doğası bu. Farketmeden de kapılabiliyorsun. Sonra büyü zamanla dağılıyor. Sevgi de kalıcı diye bir şey yok. Her şey başka bir şeye dönüşebilir. Sevgi sonrasında nefrete dönüşebilir mesela. Buna sebep olmamak lazım.
Seni seven de olmuştur. Karşılıklı denk gelmemişsinizdir. Gelmişseniz de bir şeyler olmuştur. Seni sevmeyecekler de beni mi sevecekler ya.
Beni sevseler de ben sevsem de bir halt olmuyor:)) Acayip şeyler acayip bir şekilde denk geliyor. Evren bana karşı cephe almış diyeceğim artık. İlginç bir şekilde şimdiye kadar tüm sevgililerim tıpçıydı. Şansımı farklı mesleklerde deneyim bir de:)
Evet aşk devreyi yakıyor, mantık falan kalmıyor. Aynı dediğin gibi Ferhat'a güzellemeler yapıp kazma küreğe sarılıyoruz. O enerjinin çıkması lazım:)
Aşk bi süre sonra yalama yapıyor. Ya bi yerde cıvatası gevşiyor ya da menteşeleri yerinden oynuyor. İlginç ama de mi? Uzun vadede ne oluyorsa artık birbirinden sıkılıyorlar mı insanlar? İlk başlardaki o heyecan, o mide krampları bi süre sonra durgun, kıpırtısız bir göle dönüşüyor adeta...Gururunu bir kenara atmayan, ketumluğu da ata sporu gibi göğsünde taşımakta direten ikili ilişkilerde zamanla su mu da kalmaz, o göl de kurur çoraklaşır.
O yüzden sevgi hep ön plandadır. Aşkın dört nala, tutkulu kıpır kıpırlığına karşın, sevginin istikrarlı, bazen de yürüyen merdiven gibi inişli çıkışlı, gelgitli tekdüze yüzeysel devinimi...
Bizi adam gibi sevdiler de biz mi istemedik?:))
Yeğenlerini öpüyorum kocaman. Sana da adam gibi sarılıyorum:)
"Bizi sevmeyi unutmuş Paslı bir turuncuydu hayat" Güneş bize kirli doğdu demek yerine onu kullanayım dedim.
Sevmek benim için önemli. Sevilmek de. Aşk mı sevgi mi dersen, sevgi derim. Aşk seni kazma kürekle dağları deldirtmeye yöneltir. Mantığını, değerlendirme yeteneğini devreden çıkarırsın. Sevgi öyle değil işte, hem kalbini hem aklını kullandırtır sana. Bana aşık olunmasını istemem açıkçası. Benim sevdiğim gibi sevsinler yeter bana.
"Hop hop dünya Hoppa dünya" Bunu 25 yıl önce okul defterime yazmıştım.
Ben hâlâ bir yandan çocukluğumu yaşıyorum. Bazen, tam çizgi film izlerken yeğenlerim geliyor, kapıyı açmadan önce tvde ciddi bir şeyler mi açsam diyorum, yine de açmıyorum. Dalga geçebiliyorlar:) Büyümüşler ya artık. Ciddi görünen çoğu filmden daha güzel çizgi filmler. Ciddiyetten, karizmatik duruş çabalarından vs ölüyoruz bunun farkında değiliz. O duruşların altındaki asıl olanı gizlediğimizi sanarak. Maskelerimizden sevsinler bizi. (Bak yine sevmek) Aynalara koşsun herkes, yüzleşsin asıl olanla.
Bir yandan ilkokul, ortaokul derslerine çalıştığım da oluyor. Bunlardaki amacım bir yandan yeğenleri anlayabilmek. Onlar gibi düşünebilmek. Aniden soru da sorabiliyorlar. Çocuk dediğin cevap bekler.
Neyse, portakalı soymalı tekerlemeyle noktayı koyayım. Bak ya, senin yüzünden aklıma bu tekerleme geldi. O tekerleme gelince de aklıma Metin Akpınar geliyor. Benim Antalya'ya öğrenci olarak gittiğim sene(1999) Altın Portakal için orada olan Metin Akpınar telefonla konuşurken kendini unutup çırılçıplak otel balkonuna çıkmıştı. Gazeteler "Portakalı soydu" başlığı atmışlardı. Portakal dediği kıç yani, popo... (Bunlar halk arasında göt olarak da bilinir)
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.