8
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
346
Okunma

Bir melodi çağırır beni zihnimin çatı katına
Yorgun ruhum basamakları tırmanır
Her adımda gölgem biraz daha ağırlaşır
Çocukluğumdan sızan bir dal
Bozkırın rüzgarını
Saçlarımda dolaştırır
Unutulmuş kokular uzak çocukluğuma uzanır.
Kaderin ördüğü ağlarda yürüyen bir örümcek,
Sanki Tanrının suskun elçisi,
“Hoşgledin” der kelimesiz, suskun.
Elimde titrek bir mum ışığı
Alevi ince bir hançer gibi deler karanlığı
Fakat gölgesinde pişmanlık ve yanılgılar
Dilsiz muhafızlar gibi
Önümde nöbet tutar, geçilmez dercesine
Duvarda asılı siyah-beyaz yüzler
Bir sır fısıldar zamana gömülmüş dudaklarından
Her bakış, tanıdık bir yabancı
Her silik çizgi, bana kaybolduğumu hatırlatır.
Köşede bir sandık içinde korkularım
Açsam, içindeki karanlık bir sel gibi taşacak
Kanatacak içimi
Tozların arasında bir çocuk
Gözleri göğe mıhlanmış
Elleri boş
Gözlerinde masumiyet, henüz kirlenmemiş
Ona baktıkça içimde bir kapı aralanır
Göğe uzanan hasreti
Özgürlüğün kanat seslerini
Unutulmuş duaların kimsesiz yankısını
Duyarım
“Affet beni!
Hayatın yüklerine yenildiğim için
Seni sürgüne yolladığım için” der
Dokunmak isterim ve kaybolurum
Hem doğar hem ölürüm işte orda.
5.0
100% (15)