Yorgun ay’ın, gün ortasında bedene yürüyen binlerce sesi, ırmaklar boyu kendine alışık iklimlerden, ölüme susayan kelimelerden, sahi, kimlerden geliyorum?..
Bitimsiz ve çürümüş ağaçlarda sessizlik her zaman akşam mıdır? Dünler geriye çekildiğinde, Alize...
Buradayız, uçurumlarda, dağ çiçeklerinin göğü ışıldadığı yerde. Düş dizleriyle silkelenen tohum, en uzun rüyası gözlerimin. Dün sonrasına, güneş yılgılı gölge gece, mızraklı yankıyla uykulara saplanan...
Yeryüzünün çatlayan minesi, ateşli bir sal ki hüzünleri sele çakıldarım. Sonsuzluğun rüzgarında dağlar gözüme iner. Gün, yıldızlı yaprağın suyuna çekilir. Gün dağları diyorum, Alize. Kelimelerin uzayan dallarında kuş ağzı, ruhumun perçemine biçimlenen…
Bardaktan taşan muslukların bahar mercanlı kıyıları çevirir ışığını ellerime. Toprağın yüzü çok sıcak, Alize. Karanlığı soyar bir hışımla, soluğu açılır bizden çoğa doğru göçün
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiirdeki bazı çağrışımlar bir su birikintisi değildir ki, ayak ucuyla geçerken çamura bulanmasın yalnızca.
Bazı dizeler, derinliği bilinmeyen kuyu ağızları gibidir; içine eğildikçe değil, içine düştükçe anlaşılır sessizliği.
Alize, öyle basit bir rüzgâr değildir ki saç uçlarını okşayıp geçsin. O, yönünü pusuladan değil seziden alan bir sarsıntıdır.
Şiirin bütün gövdesi bir göç anının belirsizliğinde titreşirken, kelimelerin taşıdığı ağırlığı yalnızca okumuş olmakla ölçmeye kalkmak, rüyayı pencere camından izlemek gibidir. Gördüğünüzü sanırsınız ama uyanmamışsınızdır.
Şiire dokunmayı deneyen göz, her dizeyi bir yüzey gibi okumaktır. Suya bakan herkes derinliği göremez. Sığlık her zaman denizin değil, bakanın mesafesindedir.
Şiir, çoğu zaman şiiri yazan için değil, şiiri gerçekten dinleyebilen içindir.
Şiirin karşısında konuşmak mı, yoksa dinlemek mi? Serbest şiir hiçbir şeye bağlılık yemini etmemiştir. Ölçüye, uyağa, düzene, akla, hatta bazen dile bile. Serbest şiir yürüyen bir gölgedir, şekli vardır ama sınırları sürekli değişir.
Böyle bir şiirin karşısına sanki bir makalenin giriş, gelişme, sonuç kısmı varmış gibi çıkmak, onda olmayanı ondan istemek gibi olur.
Rüzgâr kendi adını nerede taşıdı ki baştan beri? Rüzgârı anlamaya çalışmak yerine, onu hissetmek gerekir. Bu yüzden her dize bir açıklamaya değil, bir sezgiye, bir duraksamaya, belki bir sessizliğe davettir.
Şiir, okura bir görev vermez. "Anla!" demez. Ama okur çoğu zaman kendine görevler uydurur. “Burada ne demek istemiş?” sorusunun cümle sonundaki o bilindik ünlemle. Sanki her imge, bir şifreymiş gibi. Sanki her metaforun illa bir karşılığı varmış gibi. Şiir, açık seçik konuşmamakla gurur duyar.
ve şiir hiçbir zaman sıradan bir yolculuğu anlatmaz. Yürüyüş değildir oradaki. Şiir bazen sadece yere basmanın kendisidir. Toprağın sıcaklığına şaşırmak, suya doğru çekilen bir gün ışığını sezmek, yıldızlı bir yaprağın yüzüne değmesi gibi.
Şiirin yüzü, tıpkı toprağın yüzü gibi sıcak olabilir ama o sıcaklık ateşten değil, içten gelir. Gözle değil, göğüsle fark edilir.
Hayranlıkla. 🌾
Ramazan Boran 1 tarafından 15.9.2025 15:52:52 zamanında düzenlenmiştir.
Şiirlerimi kuytu bir nefeste fısıldamayı seviyorum galiba.
Buna o kadar çok örnekler var ki,
Bir İsmet Özel 'in Erbain 'indeki yalnızlık Bir Birhan Keskin'in anlatmayan ama hissettiren imge gücü Bir Cemal Süreyya'nın soyutlamaya yakın dili Bir Turgut Uyar.Vs...Vs...
Çok örnekler verebiliriz aslında.
Sen o kadar güzel açıklamışsın ki şiiri ve şiirin dilini
edebi bir zemine oturtarak ,hem derinliğini vurgulamışsın hem de anlam arayanlara ,anlamdan daha büyük bir şey sunduğumuzu dile getirmişsin.
Dile akan sözcükler nasıl his buluyorsa kalem ucunda öyle yazmaya ve inşallah sezdirmeye devam...
Tekrar bu derin ve incelikli yorumların için sonsuz teşekkürler Minmettarım 🙏🏻😊🌙
Şiirlerimi kuytu bir nefeste fısıldamayı seviyorum galiba.
Buna o kadar çok örnekler var ki,
Bir İsmet Özel 'in Erbain 'indeki yalnızlık Bir Birhan Keskin'in anlatmayan ama hissettiren imge gücü Bir Cemal Süreyya'nın soyutlamaya yakın dili Bir Turgut Uyar.Vs...Vs...
Çok örnekler verebiliriz aslında.
Sen o kadar güzel açıklamışsın ki şiiri ve şiirin dilini
edebi bir zemine oturtarak ,hem derinliğini vurgulamışsın hem de anlam arayanlara ,anlamdan daha büyük bir şey sunduğumuzu dile getirmişsin.
Dile akan sözcükler nasıl his buluyorsa kalem ucunda öyle yazmaya ve inşallah sezdirmeye devam...
Tekrar bu derin ve incelikli yorumların için sonsuz teşekkürler Minmettarım 🙏🏻😊🌙
Kelamı dize getiren güzel... Yine yaptın yapacağını Toplamiyorum bu sefer dağılanlari. Odam dağınık. Evim dağınık. Kafam dağınık Ruhum darmadağınık. İnan şiirinin lafı bile olmaz... Döktüm herşeyi önüme bir baktım ki En güzel dağınıklık kaleminin sineme batması Varsın beni sen dağıt böyle Ahhh ne de güzelmiş kaleminde dağılmak..
Ağız içinde bir göze söz damları Yırtık bir ayakkabı yolculuğu gövdesiz Ruhundaki masallar doğmamış çocuk burukluğu Gülüşünde pamuk şekeri yapışıklıklığı Bez bebeğini dün salıncağında unutmuş bir özlem içinin karanlığında Ve annesi korku olmuş sanki aklının koridorlarında Saçlarında toka alize tüm zamanların kokusu ellerinde
Şiir içinin tesbih lisaninda ninnisi ağıdı rüzgarı hasretin harf bebekleri
Küçük kız dediki Gökyüzüne çıksak bulutların üstünde rengarenk gülüşler toplasak Oyunlar oynasak unutsak öncesini sonrasını sadece iki minik kız olsak Kuşları masalları masumiyeti anlatsak yaşama Ne dersin
Küçük kızdan küçük kıza Pembe mavi mor beyaz balonlar içinde sevgi dolu
Merhaba değerli kalem, güzel insan Şiir hem özel hem de güzel Biz de okuduk ve kutladık yürekten, yalansız ve riyasız Nice güzel şiirlere hep birlikte inşallah Şiirle kal, sevgiyle kal, sağlıcakla ve hoşça kal
Şiir, doğa ve içsel duyguların iç içe geçtiği, mistik ve akıcı bir yolculuk; imgelerle zenginleşmiş, hüzün ve umut arasında savrulan etkileyici bir atmosfer yaratıyor.
Alttaki bir yorumu okudum da biraz hüzünlendim.. yazılan bir şeyin kötüsü olmaz.. siz yazmaya devam edin.. ben hep böyle yapıyorum.. ister okunsun ister okunmasın.. siz de yazmaya devam edin kardeşim.. beğenmeyen okumaz... yüreğinize sağlık.. gönül sesiniz daim olsun.. sonsuz saygılar..
Alize kim ya da ne? Şair nereden geliyor; hangi acıdan, hangi ayrılıktan? Hangi kişiler, hangi olaylar, hangi topluluk? Şiirde kişisel acı var ama bu da imgelerle örtülmüş. Son dizedeki göç dolayısıyla sürgün önceki şiirlerde de var. Kadere isyan da yok, boyun eğiş de: Suskunluk var. Ben şiirim diyor ama okuyucunun elinden tutmuyor. Ne yapalım olduğu gibi kabul edeceğiz. Saygılar.
Açmadım, eleştirmedim de. Ben de kapalılığını vurguladım kendi üslubumca. Aynı şeyleri farklı üslupla söylediğimiz için cıngar çıkartmayalım :) Saygılar dost.
Açmadım, eleştirmedim de. Ben de kapalılığını vurguladım kendi üslubumca. Aynı şeyleri farklı üslupla söylediğimiz için cıngar çıkartmayalım :) Saygılar dost.
Herkesin görüp geçtiğini, duymadan bildiğini, anlamadan hissettiğini anlatma çabası değil midir zaten bu yakarış?
Siz “sessiz çığlık” demişsiniz ya, işte tam da orada hemfikiriz.
Neyin duyulmak, neyin gizlenmek istediğini bilen o ince sınırda. Bizler biliriz ki şiir, neyi süpürdüğünü de, neyi geride bıraktığını da kendi içinde saklar.
Bazı kalemler yalnızca yazar, bazıları ise sözü bir yürek terbiyesiyle yoğurur. Sizinki hep ikinci olandır
Nezaketiniz, şiire duyduğunuz incelikli yaklaşım ve hiç bozmadan koruduğunuz o zarif duruşunuz için teşekkür ederim.
Bu zamanda sözü kirletmeden konuşabilmek bir erdemdir.Bu çizgiyi hiç bozmadan yürüyenlerden biri de sizsiniz
Herkesin görüp geçtiğini, duymadan bildiğini, anlamadan hissettiğini anlatma çabası değil midir zaten bu yakarış?
Siz “sessiz çığlık” demişsiniz ya, işte tam da orada hemfikiriz.
Neyin duyulmak, neyin gizlenmek istediğini bilen o ince sınırda. Bizler biliriz ki şiir, neyi süpürdüğünü de, neyi geride bıraktığını da kendi içinde saklar.
Bazı kalemler yalnızca yazar, bazıları ise sözü bir yürek terbiyesiyle yoğurur. Sizinki hep ikinci olandır
Nezaketiniz, şiire duyduğunuz incelikli yaklaşım ve hiç bozmadan koruduğunuz o zarif duruşunuz için teşekkür ederim.
Bu zamanda sözü kirletmeden konuşabilmek bir erdemdir.Bu çizgiyi hiç bozmadan yürüyenlerden biri de sizsiniz
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.