0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
95
Okunma

Gece, şehir ve yalnızlık temalarını derin bir melankoliyle işleyen şiirsel bir iç monolog. Sokakların ağır sessizliğiyle birleşen duygular, adımların arasında kaybolan hatıralar.
Yalnızlığın rüzgârı,
Sokak lambalarının altında dans ediyor.
Gecenin örtüsü içinde,
Adımların sessizliği,
Karanlığın sıcaklığı insanı sarıyordu.
Zaman, kendi içinde eriyip gitmişti.
Yıldızlar kendi sessizliğine gömülmüştü.
Şehir kendi kendine uyumayı reddediyor,
Sokak köşelerinde,
Bilinmeyen bir bekleyişin izleri vardı.
Kıvrımlarında acımasız bir nefes dolaşıyordu.
Gece, kendi renkleriyle konuşuyor,
Kimseyi çağırmıyordu.
Dünya kendi başına dönüyordu.
Bu gece,
Bu sessizliğin ortasında bir gölge gibi yürüyordum.
Gidişlerim kendi uğultusunda kayboluyor,
Nefesim gecenin soğukluğuna karışıyordu.
Sokaklar ölüm gibi ağır ve hareketsiz,
Anıların sesi bile bir ağıt gibiydi.
Gökyüzü çürümüş bir umutla kaplıydı.
Karanlık nefes alıyor,
Göğsüme saplanan bir diken gibi dolaşıyordu.
Bu boşluk göğsümü sıkıştırıyordu.
Şehir kendi karanlığında uyurken,
Ben adımlarımı sessizce sayıyor,
Her köşede bir hatırayı,
Her köşede eksilmiş bir duyguyu topluyordum.
Belki de yalnızlık,
Bu yürüyüşte bana eşlik eden tek dosttu;
Acısıyla, ağırlığıyla, sessizliğiyle,
Benimle bütünleşmişti.
Gecenin karanlığında kaybolmuş gibi görünerek,
Kendime dönüyordum.
Kendi gölgesinin farkına varan bir yolcuydum artık.