0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
169
Okunma
Kusacak gibiyim; oysa bu aşk değil
Burası artık
Kadir babanın meyhanesi değil,
Tanrı’nın terk ettiği bir masa.
Ve biz içiyoruz.
Bir yandan saçmalayarak,
bir yandan evreni anlamaya çalışarak.
--
"Tanrı Yoktu, İçtik"
Gitmek nedir bilmiyorum.
Ama kalmak…
kalmak, leğene kusmak gibi bi’ şey.
İnsanı utandırmaz ama
kokusu kalır.
Ben gittim mi?
Kim bilir.
Belki hâlâ oturduğum sandalyede
bir parça etim kalmıştır.
Mutluluk bir ilüzyonsa,
niye her seferinde
çakırkeyifken gözüm doluyor?
Bilmiyorum.
Ama belki de bilmek
fazla ayık bir eylemdir.
Ayaklarım var mı hâlâ?
Hissedemiyorum.
Bir ara yürüyordum,
sonra masaya oturdum,
sonra dünya döndü,
ben döndüm mü bilmiyorum ama
hesap hâlâ açık.
Sevgilim dedim birine,
adını unuttum.
Sahi, neden herkese “sevgilim” diyoruz?
Belki de sevmeyi unuttuk da,
adı kaldı.
!!
Bugün ne gün bilmiyorum.
Salı olabilir,
ama dert pazartesi gibi.
Bira cumartesi gibi,
fakat içtiklerim mezar taşı gibi
ağır.
Sağ elimle yazıyorum hâlâ.
Sol elimde
evrenin anlamı var belki ama
şişenin dibini göremiyorum.
Bitmeyen şiirler dedin,
ben cümleleri yarım bırakıyorum artık.
Çünkü devam edince
hep kendime dönüyorum.
Gidiyorum evet,
ama gittiğim yer
belki tuvalet,
belki yıldızlar.
Kim bilir?
Zaten bilenlerin hâli senden beter.
Belki o zaman…
o varamadığımız “vara”
zaten hep buradaydı da,
biz çok içtiğimiz için
görüyormuş gibi yaptık
5.0
100% (1)