0
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
258
Okunma

Devrik cümlelerin imlası ile yazmak seni eksik kalıyor vurguları, eksiltiyor ki yaşam(ak)la eş değer olmuyor biliyorum…hani diyorum, içimi söküp parmaklarımla bıraksam bir masanın üzerine/boş ve izlesem bir film gibi seni/geçmişi/mi ki offf bir yanmak, bir yakmak duygusu ki sorma gitsin…
ve yanılmanın dayanılmaz acısı, kedi gibi kıvrılır sıcağında yüreğinin.. bu/ bana oluyor, sadece bana…
sonra...beklemiyorsun kimseyi hiç bir durakta! alıp veremediğin sorular düşmüyor dilinden ve cevap vermiyorsun hiçbir soruya…pas geçip haber bültenlerini, kapıyı/gazeteyi denizini/mavisini şehrin.. dalgasına/damlasına aldırmıyorsun, çünkü, öyle bir boşluk ki derin, öyle bir boşluk ki ellerin dolmuyor bir türlü yüreğinden söküp atamadığın..o her neyse adını bile koyamazsın yürek nüfusunda ve gereksizleşir sıfatlar.. işte o zaman…bir büyü gelip konar kuş kanatlarında parmak uçlarına çözülür kapıların kilitleri.. ‘’o beni anladı!’’ diye bir söz aks eder çınlar kulağında ki şaşırarak sesine hayretler içersinde yürürsün kendine, adım atmak bir eylemdir cesaret değil…
sen benim için bir sevgiliden daha fazlasıydın…
(...)
duvarlarım vardı
kendimden önce...
mişli geçmiş anlarda
zamansız zamanlarda
tüm yaşanmışlığıma
özel ördüğüm.
kendime geç kalmışlığımda
belki ondandı
hani mazeret göstermeksizin
ilk vesaiti.
kaç mola yerinde
teğet geçtim
posta kutularını
ve kaç gece
salondaki çek yat
tanık oldu sessiz,
çılgınca ihtilallere..
sesine yabancı
bir ses hapsediyorum.
tüm sessiz çığlıklarıma inat...
el işaretiyle sorguluyorum...
nerede/sin?
sana/senler
biriktiriyorken,
harfleri belirsiz
aynaların
tümseğinde,
kendimizden
kaçmak adına,
benzemek için
bir şeye,
maviyi çaldım
ellerinden/ıslak ki
teninin üzerine devrildi
kumdan kalelerim..
kalk gidelim.
sessiz çığlıkların
ara namelerinden sızan
hünerli bir tınıdır aşk ki
çığlığa benzer bu yüzden
tüm ayrılıklar.
içinden sen geçmeyen,
hiçbir dili konuşmazken,
sus/mak
bozarken sözün iksirini
kuytulara saklanan
pişmanlıklar bulurken biz,
arafta kalan sorguların
içersinde bulduk kendimizi.
ara duraklarda
tıkanıyoruz,
belki/kim bilir..
kin bilemeden önce.
inkar sabahlarda
cevapsız sorgularımıza
yüzler bulaşıyor..
kalk gidelim
boşluk,
yüreğimizin kardeşi
sayılmaz mı?
bir nota eksik
bil/iyorum
ve biliyorum
birbirine benziyor
herkes/burada..
işte bu yüzden
seni istiyorum
istiyorum seni
bu yüzden.
kendime çağırıyorum
seni ki
gelmeyerek
fark yaratıyorsun
bil/iyorum..
bu oda neden sıcak
n’densiz ve sebepsiz
uykuların kaçışlarında,
pencereyi zorluyorum..
serinlemek/rahatlamak
ve bağışla(n)mak adına ki
sözlerin
çok bilinmeyenli
denklem senin
ve bu yüzden
neden/sonuç ilişkisi
kasmasın seni.
benim yüreğim
bir bedel hepsi bu
bu kadar işte..
kaç sabırsız gece
terk etmedi beni/
sensiz odaların
boşluğundayken..
içine al beni,
derinlerine inecek kadar
nefesimi tuttum ben
teçhizatsız ki
parmak uçlarında dokun
kokun ve kaç
boğuluyorum gibi..
ve bil ki sevgili
kanatlarımı kırdığından beri
kuş/anka/ebabil..
içinden sen geçmeyen
hiçbir dili konuşmadım.
yalın ayak
içime yürürken aşk..
aptalca kuşkular içinde
yüreğime hapis ederken
başıboş atlarımı,
gözlerini aç ve bana b/ak.
sen, bensizliğinde
kaybolmayasın diye
yüreğimin duvarına
çaktım kirpiklerini..
(...)