0
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
191
Okunma

he-ce-le-ye-rek
söylüyorum adını
he-ce-le-ye-rek
bakınıyorum
her yere
yoksun...
ve he-ce-le-ye-rek
kendime geliyorum
tavan arasında
kitlenmiş sandıkların
hiç açılmayan sırları var
hiç öpmediğim
avuç içlerinde
iste
sen iste yeter ki
sana anlatabilirim
bunu yapabilirim
ve şimdi şu anda
şu salisede
bunu yapmak için
gerekliydin sen...
yüreğinden önce
gözlerin öğrenmişti
rengimi ve sonra bedenin,
sırtında bir yerlerde
rengi maviye kesik
yürek izim
bir düş bozumu
gerdanında
öylece
usulca
bilirdim.
bir kenti
durduk yerde
terk edemezdin
evet evet
bir kenti dedim
ve ben,
kendimden bile
henüz bahsetmedim
yokluğunda bile
o kadar çoksun ki
bende/bu bedende
yokluğunda, martılara atılmış
denizin yüreğinde seken
taşlar çarpıyor göğüsüme
ve işte ben,
bu yüzden
hiç hedefim olmadan
sana geliyorum
yüreğindeki/yüreğimdeki
mavi izden
kapılardan/yollardan,
denizin tam ortasından
sana diyorum/
sana
diş aramda
maydanoz kırıntısı yok
ve geçti
ağzımdaki keskin
soğan kokusu
yeter çevirme başını
sakin ol
lütfen sakin ol
ollll !
sadece ol
kapat gözlerini ve öp beni
ciğerlerime dokunsun nefesin
sarmaşık gibi sar beni
aklımda geçmiş,
senli günlerimden
hatıralar var
beraber gülüyorduk ya hani
hani bir gün
çok kızmıştım sana
mızıkçılık yapmıştın
offf bilmem
hangi gündü sorma
yüreğime düşüyor işte
an/sızın
zaman/sızın
neyse
neyse ne
özledim seni tamam mı
özledim dedim tamam mı?
açık/saçık özledim..
(...)