10
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
280
Okunma

Düşüm mü canımı yakan yoksa çürük dişim mi dişlediğim kalemin hulasası, katıksız nazımla saygıda kusur etmeden selamladığım yürekten gelen tüm niyazı.
Akordu yok ki duyguların,
Ve siz, bayım:
Endamına yenik mi düştünüz aşkın?
Hani, martaval okuyan şaşkın
Bakışlarımın nazarında mı teğet geçtiniz yalnızlığı?
Yüreğin dökülen kumu
Bilemedim oysa yüreğimin bir kum saati olduğunu
Her kurduğumda size:
Kuruntularımla yâd ettiğim tüm gize
Sığamazken de sefil bedenime
Taştım da taştım bentlerimle sarpa saydım
Seremonilerin eşlik ettiği
Bir anıt-mezar babında
Ruhumun kiliyle mabetler inşa ettiğim
Gecenin sönmeyen ferine saklandım sonra
Hümayunu nasıl ki aşktı sözcüklerin
Karakolda sabahladım ben
Kaybettiğimden beri kalbimi
Nazireler suskun ruhumun gülüşü
Meali hüzün kokan sarı gülün göz süzüşü
Hem sıyrılmışken de gül kimliğimden
Dilediğinizce batırabilirsiniz dikenlerinizi
Bandım önce yalnızlığa
Sırça köşkün pervazında
Tutuklu kaldığım nezarethanenin
Kilitli kapısında
Önce duvağımı sıyırdım
Sınır ihlali yapanlardan şiire sığındığım
Teyakkuzda geçen hayatın
Temsil ettiğim eşrafın
İğne ucuyla kazdığım mezarın
Yanan sesinde
Önce soldum sonra soludum
Annemin alamadığı nefesi ben aldım onun yerine
Vereceğim kadar da verdim
Yetmedi kendime verip veriştirdim
Bir yangından ilk kurtarmadığım
Kadar iken kendim
Kendime kıyardım ama kalemime ve sevgime asla…
5.0
100% (15)