6
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
363
Okunma
Kaldırım taşları arasına sıkışmış zaman.
Bir aziz düşüyor, düşerken de küfrediyor
müstehcen bir fahişeye.
Göğsünde Paris’ten kalma ruj lekesiyle.
Biliyor musun, mon cher,
sana burada kimse “melek” demez.
Şarap değil bu zamanı içiyoruz biz.
Kanla ıslanmış, mavi bir okul defterinden.
Düşlerin civarında yürürken
ayakkabılarımı çıkardım.
Bir dilenciye verdim, sebepsiz.
Memnuniyeti yasaklı bir dua gibiydi: gıyabımda ve geçersiz.
Mırıldandı ardımdan ,ya duaydı ya da küfretti.
Halk ayini gibi başlıyor her şiir:
Bir çocuk tabutu geçiyor sokaktan
ve bir polis düdüğü,
aşkı ara sokakta sorguya çekiyor.
Ya sen, mon cher?
Sen hâlâ o güzel ve ahlaklı kadını mı özlüyorsun?
Ben mezar taşlarını cilalıyorum geceleri şiirlerde.
Her satır biraz daha gömüyor beni.
5.0
100% (14)