0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
160
Okunma

İstanbul şehri payitaht ki,
Kimi çalar, kimi çırpar, kimi sömürür.
Bir namert çıkar, kürsüde nutuklar savurur,
Yalan, talan , ahaliyi “adalet” diye uyutur.
Kurucuyuz der, cebinde define haritası,
İstanbul’u talan eder, avanesi, tayfası,
Mühür basıp, rüşveti “ihsan” sayarlar,
Halkın ekmeğini çalıp halka “diyet” yazarlar.
Çok Özeldir, bu soytarının baş cellatı,
“Hırsıza hürriyet!” diye nara atar.
Devlete isyan, adalete kumpas kurar,
Terörist maskesiyle polise taş atar.
Meydanda sloganlar: “Yalancı savcı, yalan soygun!”
Kimi alkış tutar, kiminin cepleri dolgun.
Adalet dediğin, burgu gibi döner İstanbul’da,
Hırsızlar zindanda, avaneleri meydanda.
Ey Yar-ibaht söyle şu kuru dünyanın sırrını:
Hırsızın sofrasında neden çatal bulunmaz?
Yiyip yiyip, “hizmetkârız” diye gezerler,
Tuttuğun dal elinde kalır, vicdan ezerler!
Sorma bu şehrin halini, kördüğüm olmuş;
Adalet, hırsıza eğilsin istiyorlar,
Kimi “halk” der, kimi “rant” peşinde koşar,
İstanbul’un gözyaşı, çağlayan olur coşar.