1
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
319
Okunma

ara sıra gidiş gelişlerinde
tanıdım seni..
yüreğimde taşıdığım mavi
aklımdaki denizleri doğurmaya
yetmiyordu ki
ne kadar ıslanırsak
o kadar hasret
ne kadar üşürsek
o kadar hararet olurduk biz
hatırla bir merhaban
bu kentin çıkmaz sokaklarına
ayazda kalmış yetim bir
kızın gözleri gibi çökerdi
geceleri.
neydi bizi bir kimsesizlikten alıp,
kalabalık yüzlere çıkaran heyecan,
nasılda avuçlamıştım sesini,
üşüyen yağmur damlalarına
bir hoohh!
kadar yakın olduğumda
aynı cepde buluşan
iki okul kaçağı el olurduk,
söz hakkı istemek için
kaldırmıştık elimizi havaya
üstümüze silahlar doğrultulmuştu
hatırlıyorum.
aşk mıydı yoksa çatılara
tünemiş kedi seslerimiydi
bilmiyorum ama
nisan kadar yağdın üstüme
içime sızıp,
mayıs sabahlarımı yıkadın
en önde yürürken safta,
saçlarımı taradın
o sabah beklide ilk kez
o sabah taradın saçarlımı,
korkuyor muydun?
O sabah
korkunun adını ne koymuştun
hiç sormadım,
korkuyordum çünkü
ilk defa bir yerlere geç kalmaktan,
içimde nasılda yaşama telaşı var
çocuk gölgem taşıyamıyor
beni sen tut emi…
bir yerlere geç kalmaktan
ve bir yerlerde bir daha
hiç olmamaktan korkuyordum
ilk defa ve son defa olmayacaktı
bir daha, omuzlarımda taşıdığım
kaygı kimin dünyasıydı...
içime sızdıkça içim
öğleden sonralarına uzanan
uyku uyanıklık arasında
düşlerimi kirletti taşıdığım sular…
sus!
insan bir kere ölür.
göğüsümün üstünde
taşıdım işaretini, omuzlarımda,
sırtımda kanayan bir yara ile
değiştirdim adını,
adın erken ölmesiydi martıların
sildim.
hatırlıyorum,
yüzün gülmüştü bir kere
nasılda şımarmıştı
kadehimizde ay/sızım
doğ diye bekliyordum üstüme
bulutlar kapladı alnını…
küskün mü uyanırdın
bütün sabahlara,
sayıkladığın kentlere benzerdi
ellerin/
saklardın yastıkların altında,
ellerindeki izlerle bir gece
bir kentte kayboldum,
saçlarını çözsen
bulurdum kendimi,
duruldum…
nasılda gülümsüyorsun
aynana hayret
sakin akan ırmaklardan da mı
utanmadın
sabah sabah yüzünü yıkadığın
suları çekerken içine,
saçlarına dokunacakları
hiç mi aklına gelmedi.
sen nasıl bu kadar alışkan
sen nasıl bu kadar akışkan
olabildin kendine
sonra bana/
sadece bana..
(...)