Uslumda bir ayna çıkmazı
Kapımda kırık bir çuvaldız aymazında erirken
Düştüm çöle vurgun kumdan uçaklara
Bir tebessüm var çanaklarda sanki
Beni bilinmeze çağıran
Bir yangın seli kenarda duran bir öyküye
Bilmem kaç yumuşak sözle dizilir küleyhânlara cevazım
Neyse
Kumaş
çakıl taşı
döken yutkunuş boğazlarım da var rüyalarda
Genzi yanık bir surdan üfleniş için
Son busem yakan yangınlar
var diyesi gelir
Sessiz bir şarkı gözlerde
Güneşi cümlelerimde uyu diye
Bulutlar sayıyor beni nasılsa
Kuşlar ile
Mavi bir gölge arkasında beni sayıklıyor
Dertlerini közde bir düğme arkası
Saatler sonrası bir harf dökerken
hasretinin kumsallarına
Mizanlarda bir cürüm yakılır nazarlarda
Ne de olsa kundaklanmış
ölümler içindir herşey bu topraklarda
Çünkü başımdaki yazgıyla
Işıklar ötesinde bir ışık
B/oyalıyor kendini bende
Uçurum dehlizlerinde kasık bir deprem şarabında
bir ahiret için suskun bir böceği
S’aklı bırakmak neye mecal verir ki
dünyaya
Aşk olsun
Bir hayıra sözlü bir deliyi
Kalbimden vuruyorken
Gömleği huyuna serpilmişken
Yasak bir sancıyı
aynı yöne bakış atarken
Uyan diye kalbimin ziyâfında
Bir dile ağrıyan aynalarımı
Sana silûeti kalmışken bir baharla
Gezgin imgeler...