1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
262
Okunma

Mübalağa sevmiyorum ruhhuma aşinalar bilir
Yanağın cennetin en serin köşesi değilse
Şirin uykulara yatılan yerdir
Bulutlu gözlerine iki kelam edecek olsam
Goncayı çatlatan dudaklarının gönlü kalır
Atımı sürdüğüm kuğu boynun kıtalar aşar
Ellerin uzar zaman incelir
Ak göğsünden fışkırır sevda
Mecnunların birbiri ardına çöllere düşer
Kaç yüz bin pare atışı yapılır inci sözlerine
Yıldızın saçılır nur iner yüzlere
Savrulmayagörsün hanımeli kokan saçların
Aklımın şirazesi kepenk indirir
Bin yıl tutsağın olur soylu yüreğim
Şiirsel iltifatları çok bilmem
Sanatlı sözler kadar usturuplu da değilim
Fuzuli’nin tezgahında geçmedim
Galip Dedeyle hiç oturmadım bir gazelin kenarında
Kirpiklerine salıncaklar kurmasın diye şairler
Sokak başlarını tutum her gece
Tebessümün raks ederken camlarımızda
Endişeyle bekledim doğan güneşi
Ahmed Arif’in dizelerinde rastladığımda kokuna
Ah etmedim yirmi dokuz harfe yemin ederim
Öylece kıskandım Faruk Nafiz gibi
Dağlandı kalbim
Çatladı göğsüm ortasından ikiye
Ne büyü ne afsun ne de esrara meylettim
Peri masallarında baş rol almadım
Çini Maçini Frengistan’ı gezmedim demirden çarıklarla
Zümrüdüanka’ nın kanatlarında Kafdağı hülyasına dalmadım
Sihrine kapıldım endamının ne var ki
Bekledim asırlarca eşiğini
Gönlünün sırlı aynasında gezindim aval avare
Tesbih ettim adını lal oldum ve biçare
İklimler aştım mühürlendim gözlerine
Ferhat’ı aratmadım şart olsun eledim dağları
Kerem gibi seyyahlaştım devirdim şehirleri
İksirini dudaklarının aradım kadim kitaplarda
Peteğinde bal arılarılarının
Çiçeklerin kimyasında
Böyle özge güzelliğe kul oldum Allah şahit
Çağladı içimin köpüklü pınarları
Demir aldım taze nefesinin rıhtımına...
5.0
100% (5)