1
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
413
Okunma

Kaç bin güneşi saklıyor gülüşün
İpil ipil yandığım sebepsiz değil
Baharı kıskandıran değilse ışıltın
Rengidir gözlerinin elbette bilirim
İsyanları bastıran bakışlarını alıyorum koynuma
Sekiz şiddetinde depremmişçesine atıyor kalbim
Asra vuruyorsun mührünü
Kızıl bir elma oluyorsun sultanların düşünde
Hangi rüzgar duruldu bulutsuz saçlarında
Kopan fırtınaları iklimden sanma
Kokun mihmandır artık yeryüzüne
Şehirler düşüyor birbiri ardına
Sınırları değişiyor cümle memleketlerin
Sığmıyorsun bu letafetinle anavatanına
Kan gülleri kanerken yanağının sathında
Gamzenin rıhtımındaki mezarlara şaşırmıyorum
Kirpiklerinin gölgesinde dönüyor divaneler
İntihar edecekler uçurumunda gözlerinin biliyorum
Gönülden serme aleme ağız dolusu tebessümünü
Müsebbibi olma kıyametimin
Cenneti bir nefesinle yitirmeyeyim
Dudağımda köpürür nehirler duyunca sesini
İçerimdeki koyu ateş susar inceden
Karanlıkların boğulması değil mümkün
Güneşi ardın sıra koştururken
Nağmeler saçılır başımda telli duvaklı
Göğsümde büyür soylu sevdan
Lavantalar can verir kucağında
Bahçeler permeperişan
Şimdi salın arnavut kaldırımlarında bu kentin
Doyasıya gülümse
Büyüsü bitmesin ömrümün...
5.0
100% (10)