1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
262
Okunma
Belki de çağın ötesinde düşünüyorum seni
Özlediğim, olmayan bir memleket gibi
Ellerim okşasın evreni
Seyrederken gökyüzünü,
İndirme gözlerini …
Bilincin sevinci örer öngörüleri
Belki de çağın ötesinde seviyorum barışın sesini
Yani çok derinlerde bir yerlerde
Kendi içimizde verdiğimiz eserleri
Yayarken kelime kelime
Memleket suskun konuşurken bile
Seni anlıyorum diyebilmek ötekinin düşüncesinde
Düşmeden kimsenin pençesine
Avuçlamak gerek ekmeği yüreğinin dünyasında
Zorunluluğun olmadığı tesadüflerle
Kucaklaşmak gerek içten gelen bir tavırla
Mesafenin koynunda
Belki de çağın ötesinde kurguluyorum seni
Kendi düşlerimde
Şeytan sevinciyle gidiyorum
Ondörtbin yıl öncesine
Merhametin diliyle …
Dilsiz bir şekilde
Ayaklarım yorgun, yüreğim kıpır kıpır
Geziyor gitmediğim ve görmediğim şehirlerde
Oysa ay yol gösteriyor geceye
Gündüz ise güneşe!
Telaşsız bir şekilde
Duvarlar örülmüş sınırlardan çok içimizde
Gözyaşlarım dökülür lakrimal bezlerimde
Tanıklı ediyorum kendi dışımda ve içimde
Geçen acı ve sevinçli tarihlere …
Bir yaza daha girdik „haziran’ın yirmibirin de“
Kenimizi eritirken pişıyoruz başka bir yer de
Bütün patolojik traumalara rağmen
Güçlendiriyor bizi nefes aldığımız bir beden
Belki de göçüp gidiyorum seninle
Sonsuzluğun çığlığında ağlayarak
Önümüzde kapılar açılıyor, kapılar kapanıyor
Bizi beklerken yalın ayak
Ötekinin varlığı adına ağıtlar yakarak
Tabular tabulara ekleniyor
Bizi boğazlayarak
Susuz çöllerin vahasını ararken
Yönünü kaybetmenin acısıyla sarılıyorum zamana
Kopmaz bağlarla …
Kontrolsüz büyümenin ortasında
Birdenbire bir duygu geliyor içime
Ücra bir dağın kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerinde
Zorlanıyorum karar vermek için
Hüzün ve melankolinin ikizleriyle …
Titriyor ellerim, şiir yüreğime düştüğünde
Silinip gidiyor bir rüzgarla ne varsa elimde!
Sosyolog Hasan Hüseyin Arslan - 27.06.2024
5.0
100% (5)