8
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1382
Okunma

Ne zaman aklıma gelsen
Gündüzleri karartıyorum eskis bir çalışmayla
Kıvrımları belli belirsiz kalıyor sevgimizin
Yarı saydam bir dokunuştan yokluğa geçiş yapıyor ayak seslerin.
Üzgünüm...
Hiç bir zaman dur diyecek cesaretim olmadı
Ne öperken beni
Ne severken
Ne de giderken arkana bakmadan
Dilim dağlanmıştı söyleyemedim...
Aslında;
Umutlarımızı bedenlerimize kazımıştık akşam saatlerinde
Mürekkebi yetmemişti ihanetin
Yarım kalmıştım pürüzsüz teninde..
Bir öpücüğe güvenmiştim
"nefes kapılarımızın" dansında kalmıştı seni sahiplenişim
Son sahnemizde sen kovmuştun
Ben kovalamıştım ama asla kavuşamamıştık
Tek perdelik bir oyun gibi
Biz yapmıştık görevimizi
Ama kader bu oyunu hiç beğenmemişti..
Yağmur damlalarının hazırladığı sahnede
Sen gökyüzünün tahtında otururken
alçaklardan bakardım sana
Yükselememişti bir türlü benliğim
Kalmıştım senin o büyük sandığın kişiliğinin altında..
Ben asla uslanmayacaktım
Sen asla yorulmayacaktın
Dizginlenmesi gereken bir vücudun içerisinde tutsaktım
Sen ise kozandan çıkmış özgürlüktün.
Farklıydık biz aynı sevdada yer tutsakta
Resimlerdende belliydi
Ben siyah beyaz severdim
Sen sepya
Zaten boş kaldı çerçeve sonunda
İkimizde giremedik içine..
Seninle nefes alır verirdim
Aramızdaki uyum düşlerken bile bozulmasın diye
Uyurken daha çok severdim seni
Sessizlik şahit olurdu ikimize
Söylenmeyenler sessizliğe karışır
Yer edinirdi yüzünün güzelliğinde
Şimdi bakıyorum da
Yarı bulanık geçmişin
Bana sunduğu pişmanlık penceresinden ;
Nasılda vurduk boynuna urganı
Saldık yavaşça ölüme yaşananları
Kimdi cellad muallakta..?
Yüksekten bırakılan iki yeşim taşı gibi
Sürüklenip uzaklaştık birbirimizden
Ve...
Özledik neyi özlediğimizi bilmeden
Sonunda ;
Bir asma köprü
Kalmışız ortasında
Ne gidebiliyoruz ileriye
Ne dönebiliyoruz geriye
Sen başlangıçların kadını
Ben sonuçların adamı
Susuyoruz öylece...
(sevgilim......;
Araf burası
Burdan çıkış yok
Haydi şimdi gülümse..))
S.C..
Saruhan Osmanoğlu