3
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
740
Okunma

bir solo tırmanışı dudakların..yüreğinin ritim tutan yamaçlarından, kış olsa çığ düşerdi içime..
(...)
perde aralıklarında
öğrendiğim
düş düğümlerini
şiirlerinin eşiğinde
çözüyorum
ve çözülüyorum
kehanetlerinde
zamanın/
sim ve simya..
hep sınırlarının
ötesine geçmek
isteyecek
bir insan cesareti ile
bileğime takıyorsun
mavi kurdeladan
kelepçe ki
hiç gitmediğimiz
ülkelere..
istiflenmiş
bir yığın
güneş yüzü
görmemiş harfler
yazılmayan sırtlara
öylece kaldı..
bomboş..
hep niyetine
malum kişinin
yokluğunda yakılan
mumlar
lodosun kurbanı
olurken sessiz/
derin ve kimsesiz..
uçup gidiyor
kafesteki kuş
uzaklara.
şiirlerinden öğrendiğim
yerler çekiliyor
saçlarından
ve diplerinde
kardelenler
toprak ile sevişiyor
soğuk ve ıslak
terini bırakıyor
buz gibi bedenlere..
hani korkmasam
uyanacak bebekleri
gözlerimin
hayata ve sana/
sadece sana
ruhum ve tenim..
arafın bu kadar mıydı?
sen ki cennetim
ve cehennemim
payıma biçilmiş olan..
hep sana çıkıyor
tali yollar ve
cevaplandırılmak için
sorulmayan
bütün sorular/
sorgular/
ilk karşılaşmalar..
kaburga kemiklerimizde
t-uzaklar kurduğumuz
ilk anı/
güvenip
konduğumuz dalına/
buralar/
karalar..
yerim ve yönüm
sana dönük
dibinden en tepesine
akşamdan sabaha
tek sen kalıyorsun
içimde,
saçaklardan kurtulan
bir zerre gibi
ıslak ve sırılsıklam..
(...)