0
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
500
Okunma
Sanki sokrates’ı tanıyan bir park gibi
Çürümenin eşiğine taklitlerle gelinen
Son sözü ben söylemesem de olur artık
Çizgilerin üstünde, içinde ve dışında bir anlam olmadığını neden kendi başına bulmasın biri?
Hermetik sınırlar gibi yayılmış onca ev
Boşluğun içini dolduran eski rivayetler
Ömrümü bana geri vermedikten sonra
Işığın karatı, fotonu kimin umrunda?
Maun ağacı çok girmiş ülkeye 88’de
Ne kadar kederli, arabesk çalgıcı bağlama varsa kırmızı
Ama serttir ortanca çocuğun kaval kemiği
Sözleriyse ipek, saten gibi akıcı
Gülünç libidinallik, geleneksel ezgiler hiç değil
Nefret edilen bir ortaçağ çarmıhının ortasından geçen meşenin doldurduğu boşluk
O boşluk ne kadar ustaca oyuluyor kaç kişi bilir?
Aynı meşe renklendirilmiş derinin altında da yatar
Barok bir kitabın iyilik cümleleri üstünde
Buna metinlerarasılık diye sadece ben diyorum
Bağıntı, yaşamanın yegane yolu
Böyle ulaşamadım, yolların yarısında yüreğime koyup kalkülüsü
Zihnin ve hayalin sınırlarına her bir şeyi ekleyerek
Issız bir park bu
Çay var, ses var, kadın var, erkek var, çocuk var, yaşlı var her şey var
Ve bi filozof ölüsü
Kesilmiş bir sürü ip.
5.0
100% (4)