ölebiliriz
sevgilim ölebiliriz
üstelik el ele tutuşurken
inerken istiklal’den
bir ülkeyi çalarken o insanlar
mandolini çalarken küçük bir kız
üstelik beraber
tanımadığımız onca insanla...
tanımadığımız insanlarla ölmek
tanıdımadığımız insanlara konuşmak gibi ayıp mıdır
geçen gün salyangozlu bir sokaktan
geçerken vurulduk
tanımadığımız belki kendimizdir
geçen gün aynada yok oluştuk
kimse inanmadı belki de öldüğümüze
bizi bulamayacaklar
sevgilim
paris’te atillâ ilhan’la buluştuk.
haylaz bir kurşunun altında
rüzgâr
annesini kaybetmiş bir
çocuk kırıldıkça kırılıyor saçlarımız
geçen gün
yeşil bir sokaktan geçerken
bir şarapnel çığlığında kaybolduk
kimse tanımadı dağılan yüzümüzü
bir gazete kâğıdının
üstelik çok müsvedde olanlardan birisinin
altında çok karanfilsiz
ve
güle çalan bileklerimiz
gidince türbeleşen o mum ışıklı yerimiz
beni bir “haşarat uygarlığı”ndan yarımağız
susuşa götüren
beni bilmem kaç rengimle recmeden
ölebiliriz
sevgilim ölebiliriz diyorum sana
bu yüzden çok klişe olacak seni seviyorum
bilmelisin işte kimse bilmezken
bir taşın yuvasından
olmayan rahminden bir doğum daha yaparken
kısırlaşan bu
dünyaya
ölebiliriz
sevgilim ölebiliriz
çünkü tanrı her yerde...
(Not: tırnak işaretli yer küçük iskender)