2
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
193
Okunma
uzunca yürüyorum
düz taban ayaklarım
on üç sayısı gibi
hep bir şanssızlık
yorulsam da yine yol akıyor
inanıyoruz bazı şeylere
inanmak dediğin çoğu zaman
etken ve edilgen
birbirine karışmış
çözülmeyen düğüm
kimine işte ölümle başlayan düğün
nuriler mustafalar
huriler ayşeler
inanmak denilen
çoğu zaman on iki imanlı nehirde
akıntıya kulaç atmak
ah bu iyotu koklatan
mavinin derin ve çapsız yüzü
gökgüzlü bir vedâ
ah bu aragonu küfür sanan
alt kültün uzun malazı
diyorum işte
çelişki denen yaşamanın kuramı
yine uzasa yollar
bahçelerdeki zeytinleri karartsa sis
kiraz ağaçlarına dalsa çocuklar
hayta hayta bastonuyla
onları kovalasa antropozlu bir amca
yorulunca sakallarını sıvazlasa
yaşlanmak öyle derin sarmaşık
-kökü bende- der hep toprak
kuruyup düşen yaprağa
nice romanların dilinden arınıp
nice dergilerin efendileri
yine de kendi alfâbesinde öğütüyor
her harfi bir kelm’e
çoğu öğürtülü saatlerde
ah benim dikenli dilim
hangi göğsüne dayasam da ağzımı
bir kuş yuva yapmıyor göğünde
gece her insanın iman tahtasına
birkaç çizik atar
avuçlarımız kaç kâlp kanattığından
hep yedi çizgi taşır
inanmak demişken işte
koşuyor insan kendine
-inanıyorum sana- dedin
-barışa inanıyorum- ...
-yaşamaya inanıyorum- ...
...
...
ne çok şeye inanıyoruz
ne çok şeye şirk koşarken
bilirsiniz "ölüm Allah’tandır"
siz öldürmeye de inanıyorsunuz