3
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
638
Okunma
// farkirliğin yüzümüzde gamzelenip, göğsümüzde bayraklaştığı zamanlar //
ikibinli yıllardayız
sadece ikibinli...
benim yoksulluğumun, onun yoksulluğuyla boy ölçüştüğü zamanlar
iş çıkışı buluşur borçlardan konuşurduk
son paramızla yemek yer
yetmezse çay içerdik
kimin ödemesi acilse onunkini öder, diğerini ertelerdik
bazen elektiriğimiz kesilirdi
bazen doğal gaz.
ısıtıcının dibinde titrerdik
yokluğa gülünür mü?
çokta güler eğlenirdik
alacaklılarımızı sayardık önce
hacze düşen dosyalar vardı birde
geçecekti o günler bilirdik
ve zannımca birbirimizi çok severdik
eskiden işte
kırk değilsede yirmi yıl önceden bahsediyorum
ayrı yerlerde aynı işleri yapıp, zarar ettiğimiz zamanlar
yalnızlığımız yalnızlığımızla boy ölçüşür
kardeşçe geçinirdik
çok bi dostumuz arkadaşımız yoktu
gariptik hani
işte fakirliğin üzerimizde sessizce süzüldüğü zamanlar
yıllar yılları kovaladı
o evlendi gitti bu şehirden
benim işlerim düzeldi
onun kaderi döndü, gülmeyen gülüverdi
geçenlerde aradı görüşelim dedi
buluştuk bir yerde
o beyaz bir mecedesiyle geldi
benim siyah yine kardeşçe
anlattı havadan sudan
hava atmadı ama
paranın çokluğundan dem vurdu
çıkardığı elemanlardan
çalışanların nankörlüğünden söz etti
dinledim..
dinledim...
sohbetimiz sohbetti ama
koyuysa koyu
bir şey eksikti
bir şey
benimde anlattıklarım oldu
sustuklarım oldu
birde hediye almış bana
şimdi söylemeyim markasını
hayli güzel ama
birşey eksik
nasıl desem
boşver be kanka şarkısına oynadığı günlerin tadı yok
eski yarenliğin adı yok
nasıl desem nasıl
cebimizde son paranın tadı yok
konuştuk havadan sudan
bitmiş herkesin derdi
efkarlandık yine yalandan
bir semaver çay bitirdik
ödedi hesabı sarıldı yalandan
herkes bindi arabasına
bastı gaza
hayat be dedim nerden nereye...
köprünün altından çok sular akmış
varlıkta yokluk, yoklukta varlık saklıymış bir kez daha bildim...
keşke dedim
keşke...
5.0
100% (6)