25
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2376
Okunma

Akşam çekilirken eteklerinden yukarı doğru
gece açarken bağrını cesurca semaya
ay buluta saklanır
yıldızlar çatılara
Gülece kendine...
gözleri iri iri açılır güllü fistanı oynaşır dal dal
savrulur gün görmemiş beyaz bacaklarında rüzgar
kekik kokulu dudaklarında dağ çiçekli umutlar
yeni yetme göğüsleriyle tazeydi yaşı dünyaya
çizilmemiş ovalardı gözleri Salvador’dan
bağ arasına sıkışan türküsü Mozart senfonisi
bahar kraliçesi ve diğerleri
kıskanır Gülece’ nin
gülüşlerini
gözlerini...
Gülece’nin belikleri boncuklu alnı tomurcuk
pınarbaşı günlük yolu çarıkları tozlu
çitlerden atlar çocukluk düşleri
harman yeri hayat savruğu yüzü
bayram sandı giyince gelinliği
yeni urbayla yeni evi de evcilikti
nerden bilirdi başlık parasına ihtiyar bir tende çürüyeceğini!
bıyıkları terlememiş yavuklusunu özledi Gülece
hazanda hazırlanan büyüttüğü koyunun yünleriydi
yorganına döktüğü gece yaşları
duvar halısıyla dertleşti motifledi bahtını kök boyalarla
hiç çıkmadı çocuk gelinin ellerindeki elem renkleri
çıkıp gitse özlediğine kan rengi olurdu çemberi
Gülece bu hangi dava!
hayatın nerede?
nereye serildi kaderinin kilimi!
zamanı koynunda büyüttü
ve boy boy güllerini
saçları eğrildi gelin teli gümüşi
yüzünde kıvrılarak inen çizgilerdi köyün deresi
dağlardan pek yüreği
gözleri Dale’nin zümrüt yeşili
sesi yanık Mozart senfonisi...
...
(ne alaka köylü güzeli
ne Mozart’ı
ne Dale’si
ne şiiri
nereden bilsin Gülece
bunlar yazanın cehaleti)
...
görmeden gün yüzü
akşamla kapandı Gülece
koca bir ağıtta kaldı hayatın izleri
soldu gül ece...