bir kibrit ateşiyle ürperecek nice isyanlar gördüm
istırap uçurumlarına yuvarlanmış nar ile yeksanlar gördüm
gözlerinden kıvılcımlar çıkan mahşeri izdihamlar gördüm
defalarca azapla irkilen başı göğe ermiş nice sultanlar gördüm
baştan ayağa şuursuzluğa gark olmuş beyhude vicdanlar gördüm
gazzenin kara bağrına bırakılan ateş rengi buhranlar gördüm

ne olur yaşananların en gerçekçi tarafı bilinsin artık
kan ve acının en içten yüzü gözüksün artık
gazzenin başına gelen felaketler zincirini görün artık
gökleri saran karanlığı
yanardağlardan yükselen duman bulutlarını
yangınları
üzerlerine kara dumanlar çökmüş sokakları görün

kızıl baharlardan sonra dinleyin gizemlerle dolu gazzeyi
sokakları her gün yüzlerce ölüm hikayesine tanık
gök kubbenin kızıl bulutları gün doğusundan ağıtlarla akıyor
gün batısından feryatlar
elbet bir gün özgürlüğe kavuşacak filistin

bir kurtuluşa dönüşecekse gazzeye zincirlenen yürüyüş
yanardağların patlamasından bin kez daha güçlü
şimşeklerle dolu umman kasırgalarından dehşetli
kızgın bir cehennem kadar hiddetli
bir alev sütunu gibi israili ateşlere boğacak
et ve kemikten teşekkül yaralı yüreklerin patlaması

mini minnacık çocukların Rabbe bakan gözlerinden
acılar düşünce bir kez varın seyredin Filistin topraklarını
hele birde anaların gözlerinden süzülen hüzün tanelerini
önce umutlar yok ediliyor
sonra gazzenin çocukları
sinelerden yükselip taşan öfkedir artık
artık ışığı sönen gökteki süreyyadır

ey sevgili Filistin şimdi öylesine elem ve acılar içindesin ki
hani akşam olunca çekilip güneşe geri gider ya ışıklar
hürriyet filistin semalarında ancak böyle saklanabilirdi ya
yoksa İsrail zulmünden kim kurtaracaktı yarınları
mahzun olan yıldızlar içinde gizlenen senin hürriyetin
istiflenen özgürlük mefkuresi
ilelebet gündüzlere dönüşecek elbet bir gün

ne kadar aciz ve çaresiz gazzeli
kutlu rüyalar görüyor her gece
yediler yedileri nasıl yiyecek yedi başaklar nasıl filizlenecek
nilden bir çocuk gelip yıkacak firavunun saraylarını
yahudi uşakları Kahhar’ın gazabına uğrayacak diye
bekliyor gazzeli çocuk

insan aklına gelen birtakım sergüzeştler geçirmek ister
filistinli bir çocuğun gülümserken semaların rengini görmek ister
efsanelere özgü güneşe yükselen kudüsü görmek ister
sihri olağanüstülüklere sahip filistinli musayı
tur-i sina da İlahi nazarın o iki dağa nasıl yansıdığını
biri kızıl altından, biri ak gümüşten cennet bahçelerini görmek ister
tadı birbirine hiç benzemez her budağından bin türlü hurmalarını

ey en parlak güneşlerin doğduğu kudüs
ey en karanlık gecelerde lahitlerindeki boğuk yankıların dinlendiği
ey uygarlığın bereketinde en mümtaz efsaneyi yüklenen filistin

ey yağmur mevsimlerinde esrar perdesine bürünen ulu gazze
ey öfkeler kabardığında bütün insanlığın alçaldığı zalim dünya
ertık bu zalim israile dur demenin vakti gelmedi mi

redfer