BİRAZ UZUN BİR ŞİİR
İşte şimdi yalnız başınasın,
Bitik bir viranenin altında. Ne kuş uçuyor, Ne kervan geçiyor ruhunun yollarında. İç bu gece. Günahı sevabı, Konuyu komşuyu düşünmeden Dağıtmadan, talan etmeden. Eve yürüyerek gitmeye üşenmeden. İç bu gece. Günahkarların arasında temiz kalma mesainden firar et sessizce. Bir günlüğüne arazi ol insan olma vardiyasından. İster dertli dertli söyleyen şarkıcının sesine kapıl. İstersen tanımadığın bir bedenin tutkusunda gider tutkusuzluğunu. Bugün senin izin günün. Günahların yazılmayacak bugün. Yazılmayacağını bil ki istediğini yap. İçindeki bütün pislikleri dışarı atsın ruhunun özü. Atsın ki iyice açılsın kalbinin gözü. Bazen büyümek için küçülmek gerek. Daha iyi olmak için önce hasta olmak... Daha sağlam olmak için, önce kırılmak... Hayatta tavını almak için, Feleğin değirmeninde öğütülmen gerek. İşte bu yüzden bir geceliğine değiş bu gece Ye, iç ve sabaha kadar seviş. Muhakkak ki kalmıştır ufak bir leke, Ne kadar temiz de olsa tozlanmış, Hatta kirlenmiştir kalbin dokunulmamaktan. İşte şimdi, dışarı at o kiri. At ki yıldız gibi parlasın ruhun. Zaten bu, olacak bazen. Zamanla tozlanıp kirleneceksin. İçi boş bir gardırop, Raflarda unutulmuş bir radyo, Üzerinde çocukların kitap okumadığı bir masa, Ve yahut; Çimlerinde bir çocuğun oyun oynamadığı, Kedi köpeğin koşuşturmadığı, Çatısı akan bir gecekondu bahçesi gibi. Ve zamanla daha sık kirleneceksin. Zamanla bam başka pislikler üretecek ruhun. Onları temizlemek için, daha da... Ne olursan ol, Kim olursan ol, Kaç yaşında, hangi coğrafyada, Kadın ya da erkek, İnsan, hayvan ya da bitki, Yaratılanlar arasında hangi unvâna sahip olursan ol, Dokunulmazsan tozlanacak, Durdukça kirleneceksin. Bu hayatın doğal bir hadisesi. Tıpkı nefes alıp vermemiz, Ya da yer çekimi gibi. Kendini ne kadar sakınırsan sakın. İster kat kat giyin toz girmesin diye İster kendini mumyalayıp sar, Kirleneceksin. Hiç temizlenmediğin için değil, Hiç dokunulmadığın için. Kirleneceksin. Hatta kendini sakındığında daha fazla... Çünkü neredeyse çocuk, öyle yalnızsın ki; Rüzgar bile değmiyor tenine. Gözündeki nem bile dokunmuyor kirpiklerine. Zaten bu yüzdendir göz yaşlarının hep içine akması. İşte bu yüzden çocuk; İnsanı temizleyen tek şeydir sevgi. Dünyanın bile başına ne geldiyse sevgisizlikten geldi. İnsanların bitmeyen kavgası, Savaşlar, cinayetler, katliamlar... Sevgisizlik, mutsuzluğun rahmidir. Yalnızlık acının tohumu... Bu dünyadaki her göz yaşı damlası, sevgisizlikten doğdu. Çok seven Züleyha bile, O’na olan sevgisi, Kendisine olan sevgisinden daha az olduğu için atmadı mı Yusuf’u kuyuya? Sevgisizlik ruhun kiri, pisliğidir. Sevmedikçe eskir, Sevilmedikçe kirlenir, Dokunulmadıkça tozlanır. Ve sonra yozlaşır. Ve sonra ölür. Öyle pis ölür ki, Organları hasta bir çocuğa şifa olmayacak kadar mundar olmuştur. Öyle pistir ki sevgisizlik, Her nefesinde ölür, Ölmeden çürürsün. Sevmen gerek çocuk. Sevilmen gerek. Kediyi köpeği, çoluğu çocuğu... Evinin önünden geçen yolcuyu... Güzel yemek yapamayan hancıyı... Başındaki ağrıyı, Omzundaki yükü, Yüreğindeki sancıyı. Bonfile bulamadığın yerde bulguru. Bulduğunda lüksü, parayı, sefayı, Bulamadığında cefayı sevmen gerek. Sen... Yine... Hep olduğu gibi... Anlaman zor olsa da hep olacağı gibi, Yalnızlığın kara treninde, Sevgisizliğin uçsuz bucaksız diyarlarındasın. İşte bu yüzden bu gece içmen gerek çocuk. Dağıtmadan, talan etmeden, Karıncayı incitmeden. İstediğin günahı işle bu gece, Sevgisizliğinin acısını, ruhunu bilmediğin bedenlerden çıkar. Girebildiğin kadar günaha gir. Yazılmayacak. Zaten sevgiyi yaşamadığın sürece ruhun arınmayacak. En azından yalnızlığının gözleri kör eden yangınına bir kara çal. İç hadi. Kırıp dökmeden, dağıtmadan... Diğer bütün sesleri duyamayacak, Ruhunun iniltisini duyabilecek kadar... İçkiden değil, sevgiden sarhoş olana dek, Şişenin dibinde tek bir damla bırakmadan, Arpanın suyunu sıkan çiftçinin alın terini heba etmeden. |