2
Yorum
26
Beğeni
4,9
Puan
893
Okunma

Ne zaman dalıp gitsem resmine
Yazacak olsam iki satırcık
Ağlıyorum
Eylül yağmurları gibi
Sağnaklar akıyor gözlerimden
Gidişin öğretti bana akşamın siyahlarını
Gün batımının içime içime battığını
Hasretin boyadı sarı bir hüzne mevsimleri
Terketmişken parmaklarımdaki dumanları
Sen gittin diye yeniden yaktım sigarayı
Kuşlarla konuşmayı öğrendim sen gidince
Unutamadım hainleri
Gökyüzü yine karamsarlığa kuşanıyor bölük pörçük
Yağmurlar sağnak sağnak penceremde
Bir ben değilim oysa, bu kentin en mutsuz insanı
Bir ben değilim yalnız karanlık odalarda tükenen
Hüzünler dost olur gittin gideli benim gözlerime
Bu zindan gecelerde yosun tutan yalnızlığımı
Sokak lambaları paylaşsın artık
Siyah kadife gözlerini göremiyorum aynalarda
Şimdi senden çok uzaklardayım
Doğmadığım bu kentte, bakma yaşadığıma
Sensiz yaşıyorum sanma
Eylül rüzgarları kokunu getiriyor, tam akşam vakitleri
Esiyor penceremde odalarıma doğru
İşte o zaman bir alev sarıyor tüm bedenimi
Yandıkça yanıyorum... gözlerinden uzakta
Sessizce ağlıyorum
Bilsen ki içimdeki bu özlem fırtınası ; ne dağ başlarının
O dondurucu kar rüzgarları
Ne de mor leylakların o eski anısı, kokusu
Hiç biri değil, hiç biri !
Tutuklu ellerinin üşümüşlüğü benimde içimdeki
Senden gelen yüreğime lime lime burkan özlemlerin
Kavurucu bir fırtınası
Züleyha’nın Yusuf’u arayışı gibi
Arıyorum feryatla
Günay Koçak
19. / 9. / 2023
5.0
92% (12)
4.0
8% (1)